Gezici Araştırma Şirketi tarafından Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi 7 bölgede 38 ilde 18 yaş üstü 2 bin 864 kadın katılımcıyla yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmaya göre kadınların yüzde 44.7'si şiddet görüyor. 'Ev hanımıyım' diyen kadınlarda ise bu oran yüzde 68.4'e yükseliyor. 'Mutluyum' diyen kadınların oranı ise sadece yüzde 28.1. Kadınları mutsuz olan bir ülkede mutlu olmak mümkün mü? Annen, eşin, sevgilin, kız kardeşin mutsuzken sen ne kadar mutlu olabilirsin ki? Biz nasıl mutlu olabiliriz bu ülkede?

Zor değil mi? Zor evet, hem de çok zor. Çünkü erkek egemen Türkiye'de kadının söz hakkı yok. Ne şekilde giyineceklerine, kaç çocuk yapacaklarına, doğumun ne şekilde olması gerektiğine, hatta nerede kahkaha atıp nerede atmamaları gerektiğine karar veren birileri var, hep vardılar. 'Kadının en büyük kariyeri anne olmaktır' tarzı açıklama yapan o zatı muhteremler, aslında açık açık kadının okulda ne işi var, çalışmasına da gerek yok evinde otursun kendisinden istendiği gibi en az üç çocuk yapsın, çocukları da istenilen şekilde doğursun diyorlar.

Kadınlar hep evde otursun, evlendirme programlarını, hükümet propagandası yapan kanalları izlesin, sussun, itaat etsin, sesini çıkarmasın istiyorlar. Çünkü kadınlar okursa bazı şeylerin farkına varır, çalışıp kendi parasını kazanırsa kimseye muhtaç olmaz, kendi kararlarını kendisi verebilir. Hakkını aramaya başlar. Kendi hayatı ile ilgili karar verenlere 'Bir dakika siz kim oluyorsunuz da benim kaç çocuk yapacağıma ya da ne konuda kariyer yapacağıma karar veriyorsunuz?' diyebilir.

Bu durum araştırma sonuçlarında da açıkça görülüyor. Araştırma sonuçlarına göre kadınların eğitim seviyesi ne kadar düşükse fiziksel şiddete maruz kalma oranları da o denli yüksek. Üniversite mezunu kadınların yüzde 22.6'sı, lise mezunu kadınların yüzde 44'ü, ilkokul mezunu kadınların ise yüzde 65'i şiddet gördüğünü söylüyor.
Araştırmada kadınlara, 'Şiddet gördüğünüz halde neden bir şey yapmıyorsunuz?' diye bir soru da yöneltilmiş, katılımcıların yüzde 58.4'ü bu soruya 'Gidecek bir yerimiz yok!' cevabını vermiş. Ne kadar ağır bir söz; evet gidecek bir yerleri yok maalesef.
Kocasından şiddet gördüğü için devlet korumasına alınan devletin koruması altında olduğu halde eski kocası tarafından öldürülen kadınlar var bu ülkede. Tecavüze uğradığı halde suçlu ilan edilen 'aile namusunu kirlettin' denilerek öz babası, kardeşi tarafından öldürülen kadınlar var. Öğretmeni tarafından tacize uğrayan bu yüzden intihar eden gencecik kızlar, bindiği dolmuşta tecavüzcülere direndiği için öldürülüp yakılan 'can'lar, akşam evine giderken sokakta tecavüze uğrayan kızlarımız var.

'Gidecek bir yerimiz yok' diyor kadınlar, çok haklılar. Dolmuşa binmekten, akşam sokağa çıkmaktan, sokakta tek başına yürümekten korkuyorlar. Eve hapsedilen, okumasına, çalışmasına izin verilmeyen kadınlar erkeğin gölgesinden dışarı çıkamıyorlar. O gölgenin altında yaşamaya mahkûm ediliyorlar. Gölgenin dışına adım atanlar ise öldürülüyor, şiddete maruz kalıyor. O karanlık gölgede mutsuz da olsalar mecburen yaşamaya devam ediyorlar. Şiddet görseler de susuyorlar çünkü gidecek bir yerleri yok.
Peki onlara bu çaresizliği yaşatan biz erkekler bizim gidecek bir yerimiz var mı?
Kadınları mutlu olan bir ülkede yaşamak umudu ile bütün kadınlarımızın Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum.