Şöyle, bir gözünüzün önünde canlandırın. Yaşantımızın herhangi bir anında canımız neler yapmak istiyor. İsteklerimizin düşünce bazında bir sınırı var mıdır? Örneğin ben aynı anda bir dünya seyahati düşünebiliyorum, yanında klasik bir binek aracını da aklımdan, istekler yelpazemden uzak tutamıyorum. Daha daha kim bilir nicelerini de düşünmekteyim.
Oysa yaşamın kendine özge koşulları beni yalnızca düşünce bazında sınırlamakta kalmıyor, belki hayal dünyamı bile etkiliyor. Bu yazdıklarımı hepimiz hep yaşamıyor muyuz? Olsun, oluversin  gene de kendimize özgü mutlulukları bulabilmekteyiz.
İktidarlar da ülkeyi bizim küçük dünyamızdaki kurallar çerçevesinde yönetmektedirler. İnanın hangileri olursa olsunlar hükümetler de düşündüklerini aynı bizim tekil düşüncelerimize benzer yöntemlerle gerçekleştirme çabası içindedirler. İstekler yelpazesinde hangisi öne alınacaktır? Sözgelimi AKP hükümetleri Atatürkçü düşünce sistemini dışlamak için neler yapmamışlardır, ne uğraşlar içinde olmuşlardır?

11. Abdülhamit merakı!

Aslında anmaya bile gerek yok ama son günlerin en canlı sayılabilecek bir örneklerinden birini burada yazıvereyim sizlere. Sağlık Bakanı yardımcısı bir devlet görevlisi, üzerine vazife olmamasına karşın bakanlığın toplantı salonuna Sultan II. Abdülhamit'in büyük boy resmini yerleştiriverdi. Ne hikmettir bilinmez, bu AKP'lilerin Abdülhamit merakı ne denli bitmez tükenmez bir meraktır. TRT 1'de kaçıncısı yayınlanıyor bir dizi var:  "Payitaht Abdülhamit". Televizyon izlerken geçişlerde ara sıra gözüme takılıveriyor; öylesine gerçek dışı öykülerle süslenmiş bir dizi ki devlet televizyonunda yaşananlara  güler misiniz, şaşar mısınız bilemeyeceğim.
Şimdilerin modası biliyorsunuz "Canal İstanbul/İstanbul Kanalı."  Öylesine iddialı bir proje ki AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan katıldığı her toplantıda her basın toplantısında kısacası eline her mikrofonu aldığında varsa yoksa  "Kanal İstanbul." Hem de avam ağzıyla neler söylüyor biliyorsunuz: "İsteseniz de istemeseniz de, çatlasanız da patlasanız da biz bu kanalı yapacağız."  Sormak gerekir bu sözlerin muhatabının bütün bir ulus olduğu nasıl unutulabilir?
Kanal İstanbul sonuçta bir yatırım projesidir. Yararlı mıdır? Gerekli midir? Elbette tartışılacak, bir sonuç elde edilmeye çalışılacaktır. Peki, yapılabilirlik açısından hangisi öncelik sırası alacaktır? Düşünülmeye değmez mi!

İkinci pistin anlattığı

Bakınız geçen hafta içinde İstanbul "Sabiha Gökçen Havaalanı"nda ciddi bir uçak/pist  kazası yaşandı. Aslında bu kaza için "Ucuz atlattık" dememiz en doğru tanımlama olacaktır. Hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara geçmiş olsun diyoruz.
Sabiha Gökçen Havaalanına ikinci pist yapılmasının gerekli olduğu epeydir biliniyordu. Buna bağlı olarak 2015 yılında ikinci pistin yapımına başlandı, hesaplara göre 2019 yılında pist tamamlanmış olacaktı. Pist tamamlanamadığı için havacılık tarihinin en ilginç kazalarından birini yaşadık. Şimdi yeni bitiş tarihi olarak 2023'ten söz ediliyor. Bakınız, kesinlikle küçümsemiyorum ama sonuçta yapılacak olan bir havaalanı pistidir. Bu zamanlama hatalarındaki sonuç, bizim isteklerimizi gerçekleştirme süresi ile doğrudan ilgilidir.
Peki, bir soru: "Kanal İstanbul" için başlama ve bitiş tarihleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Esenlikle kalınız...