'Kongreler bizim demokrasi şölenimizdir' derken, tek adamla kongreye gitmek, ikinci bir kişinin aday olmaması için her türlü zorluğu koymak nasıl bir demokrasi anlayışı oluyor anlamak biraz güç. Ama buradan anlaşılması gereken; parti içi demokrasinin ne kadar karmaşık bir kavram olduğu ve bu anlayışın siyasi partilerin dayandıkları veya dayanmak istedikleri toplumsal tabana göre değiştiğini görmektir.
CHP'nin şu an sahip olduğu toplumsal tabana bakarsak, seçmen tabanının ideolojik anlamda bir bütünlüğe sahip olmadığını, sadece AK Parti veya Tayyip Erdoğan karşıtlığının birlikte olmaya zorladığı bir toplumsal birliktelik partisi olduğu açıkça görülür.
Nitekim bu anlayışın ne kadar başarılı olduğu son seçimlerde çok net olarak görülmüştür.
Dolayısıyla: Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibinin kongrelerde tekçi bir yönetimi tercih etmesinin altındaki en büyük nedenlerden biri budur. Ve bu politika sürdürülecektir. Peki bu politika önümüzdeki seçimler de de CHP'yi bir arada tutmaya devam edebilecek midir?
Orası biraz şüpheli...

Kutlamak gerek

Gelelim İzmir kongresine.
Atanmış Divan Başkanı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca'nın blok liste önergesini okur okumaz Tacettin Bayır'ın konuşma için söz alması ile  'Çarşaf Liste' gündeme geldi.
Sayın Bayır'ı bu çıkışından dolayı kutlamak gerek. Daha doğrusu kongrenin ilk kazananı Tacettin Bayır demek yerinde olur.
Bu çıkış kongreyi sönük heyecansız bir ortamdan kurtardı az da olsa.
Deniz Yücel kongrenin kazananlarından biri gibi görünse de 540 imza ile girdiği yarıştan 258 oyla çıkması; her ne kadar delege listesinde 339 oy alsa da onun kaybedenlerden biri gibi görünmesinin en büyük nedeni.
Tek başına girilen bir yarıştan 258 oyla çıkarak kazanılan bir il başkanlığı ne kadar onur ve gurur vericidir sanırım düşünmesi gerekir.

En büyük kaybı yaşadılar

Sayın Tunç Soyer her iki listede liste başı olsa da aldığı oy sayısına bakarsak delegenin bir mesaj vermek istediğini sanırım anlamıştır. Soyer en azından kongre sonrası aldığı mesajla ekip arkadaşları konusunda daha dikkatli olacaktır.
Kongrenin kaybedenlerinden biri de Sayın Murat Bakan.
Mavi Liste hareketi öncüsü Rifat Nalbantoğlu ile birlikte belki de en büyük kaybı bu ikili yaşadı.
Özellikle Sayın Nalbantoğlu anahtar listede yer almasına rağmen son anda listelerden silinmesine rağmen aldığı oyla son sıradan delege listesine girmişti.
Gençlik ve Kadın kotası ne yazık ki Nalbantoğlu'na bu sevinci yaşatmadı.
Delege 'İzmir'i dizayn ettirmeyiz' mesajını çok net verdi.
Rıfat Nalbanoğlu'nun aldığı bu darbe sadece Parti Meclisi hayallerini değil dedikodulara bakılırsa TÜRMOB'da da son günlerini getirebilir.
Kongrenin diğer kazananları da Mehmet Ali Çalkaya ve Balçova ilçe Başkanı Binnur Akın'dı.
Aldıkları oylar tabanın onlara olan inancının göstergesi gibiydi.
Sayın Çalkaya'yı  bundan sonra çok daha farklı bir yerde görmek mümkün.
Bakalım zaman neler gösterir.
Kongrenin bir numaralı kazananı da bu kongre sonucu ile İzmir'de patronluğunu ilan etmiş Tuncay Özkan'dır
Bundan önceki kongrede delege İzmir Aziz'dir Aziz kalacak diyordu ama gelecek kongre de İzmir Özkan'dır, Özkan kalacak der mi göreceğiz. Ama kongrelerden şu gerçek çıkıyor ki; delege sistemi de tam demokratik bir çözüm değil çünkü delegeler çok farklı saiklerle imza veriyor ve oy kullanıyor.
Yöneticilerin etkisi altında oy veren delegelerle demokrasiye ne kadar sahip çıkılır oda başka bir tartışma konusu.