Dünya gündemi o kadar değişti ki... Koronavirüsle yatıp, koronavirüsle kalkıyoruz. Milyarlar evlerine hapsolmuş durumda. Evlerinde oturmayanların bir kısmı işe gitmek zorunda olanlar. Diğer kalan kısmı ise canı sıkıldığı için dışarıya çıkıp, virüsün daha da yayılmasını hiç umursamayan biyolojik silahlar.
Çoğu insan evde olunca, spor kanalları, spor programları ne konuşacaklarını pek bilemiyorlar. Önceden genellikle takımların ve sporcuların başarılarından konuşulurdu. Şimdi ise ekonomi, sağlık ve gelecekte neler olacağı üzerine tahmini sohbetler yapılıyor. Geçmiş yıllara dönülüyor sık sık, kim, neler yapmıştı, bunlar yad ediliyor.
Spor programları canlı yapıldığı için oldukça azalmış durumda. Az kişi katılıyor, çoğu kişi evinden çıkıp, stüdyoya gitmiyor; gitmemeli de. Boşluklar geçmişte oynanan karşılaşmalarla dolduruluyor. Liverpool'un bir maçına denk geldim. Chelsea deplasmanında 2-0 öndeydi. Oynanan futbol, saha zemini, görüntü kalitesi üst düzeydi. Ama bir şey beni çok şaşırttı. Liverpool 2. yarı zaman geçirmek için topu oyuna geç sokmaya başladı. Hakem dayanamadı, uyarı verdi. Bir kaç dakika sonra da taç atışı geciktirildiği için sarı kartını çıkardı. Uzak ara lider olan bir takımın, zamana oynaması hoş değildi. Fakat şunu da belirtmek gerekir. Bizim ülkemizde Süper Lig'de bile duran toplar, The Reds'e (Kırmızılılar) göre çok çok daha geç kullanılıyor. Bu hakem bizim ülkemize gelip, bir maç yönetmeye kalksa, saha içinde uyumaya başlayabilirdi tahminimce.

***

Otoritelerce liglerin temmuz ve ağustos aylarında oynanabileceği düşünülüyor. Avrupa için pek fazla sorun olmasa da, ülkemizde 40'lı dereceler görüleceğinden, zorlanmalar olacaktır elbette. Göz ardı etmemek gerekir ki, ligimizin her zaman başlama ayı ağustos başı. Sıcağa alışığız ama o sıcakta haftada 2 maç oynamaya alışık değiliz. Hızlandırılmış bir lig olursa, sağlık açısından futbolcularda bazı sorunlar çıkabilir.

***

İkinci en çok konuşulan konu ise ekonomi. Dünya ekonomisi virüse teslim olmuşken, spor ekonomisinin de bundan pay almaması olamazdı. Her türlü gelirler durmuş durumda. Gelir olmayınca, ödemeler yapmak imkansız hal alıyor. Futbolcu maaşları dünya üzerinde bazı kulüplerde belli oranlarda düşürüldü. Ülke takımlarımızda da bunun için uğraş veriliyor. Aslında bu konuda UEFA devreye tamamen girmeli, yeni kararlar almalı. Aksi takdirde iflas bayrağını çeken kulüpler olabilir ve bu da futbola büyük darbe vurabilir.

***

Transferlerden de bahsedilmeye başlandı. Geleceğini göremeyen kulüpler, sadece liste hazırlarlar, hiç bir hamlede bulunmazlar, bunca belirsizlik varken. 


Koronavirüsle savaş
 

Şimdi de biraz spor dışına çıkayım. Aslında her hafta, salgına karşı yapılması gerekenleri kendimce yazmayı planlıyorum ama karşıma başka konular çıkıyor ve hep öteliyorum. Bu sefer bir belgesel aklımı çeldi.
Çin'de çekilen belgeselden bahsetmiştim. Bu, Çin'in virüsle savaşını anlatıyordu. Bahsedeceğim konu ise tahminimce bir kaç sene öncesine dayanıyor. Yani daha koronavirüsün ortaya çıkmadığı zamanlara.


***

Dünya üzerinde bilim adamları ne zaman olacağını bilmeseler de bir gün ölümcül grip salgınına maruz kalacağımızı kesin bir dille söylüyorlardı. İngiltere'de BBC, bunu konu alıp salgın hakkında bir araştırma yapıyor. Amaç salgının nasıl yayıldığını anlamak ve bu sayede nasıl önlemler alınması gerektiğini bulmak.
İnsanlardan telefonlarına bir program yüklenmesi isteniyor. Katılım yüksek oluyor. 2 farklı metot izleniyor. Biri ülke çapında diğeri ise seçilen bir kasabada. Bu kasabaya virüslü bir kişi geliyor. Kasabada bir kaç yere girip çıkıyor. Telefonunda program yüklü olan her kimin yanında belli bir süre zaman geçirirse, o kişi virüsü kapıyor. 27 Eylül 2017'den, Aralık 2018'e kadar deney devam ediyor. Sonuçlara baktığımızda günümüzden hiç bir farkının olmadığını görüyoruz.
Bu ve bunun gibi birçok test yapıldı, birçok bulaşıcı hastalık yaşandı ve birçok belgesel yapıldı. Ama insanoğlunun bundan hiç ders almadığını şu anda yaşayarak görüyoruz.
Yeni bir şey de öğrendim: Virüslere karşı ilaç değil, aşı kullanılıyormuş. Aşıda kullanılan karşı virüs, tavuk yumurtası içerisinde çoğaltılıyor ve bundan sonra aşı üretiliyor. Aşının piyasaya sürülme süresi ise 4 aymış.


Felaket senaryoları üretmeliyiz


Aklımdan her zaman ülkemizde olası felaket senaryoları yapıp, üzerine basın organlarında konuşulmasını geçirdim. Fikrim, olağanüstü durumlarda neler yapılması gerektiği hakkında belli zamanlarda bir konu seçilmesi ve bu konu hakkında uzmanların ve halktan her kesimin gerek netten, gerekse de gazete ve televizyonlardan görüşlerini paylaşmalarıydı. Bu sayede ülkemizde yaşayan her kesim bilgilenmiş ve bilinçlenmiş olacaktı. Hatta bu okullarda ders olarak bile okutulması gerektiği düşüncesine de sahiptim. Hala da sahibim elbette, her ne kadar di’li geçmiş zamanda konuşmuş olsam da… Sadece bazı şeyler için çok geç kaldık. Bunu atlatıp, önümüze bakmamız gerektiği zamanlarda yapılması çok gerekli.
Geçenlerde televizyonda Karşıyaka çarşısından canlı yayın yaptılar. Normal günlerdeki kalabalıktan hiç eksilme yoktu. Bazılarına göre bu kişiler işlerine gitmek zorunda olan insanlardı ve suçları yoktu. Ama bana göre de en fazla %20'si işlerine gidiyordu. Hadi diyelim ki hepsi gidiyor. Yine suçlular. Sosyal mesafe kuralından hiç haberleri yok. Sıradan bir günmüşçesine iç içe yürüyorlardı. Sonrasında çarşıya girmek de şart değildi. Trafiğin az olduğu arka sokaklar tercih edilebilirdi. Bundan sonra yazdıklarımı sildim çünkü erkenden yazmış ve önlem alınması gerektiğini belirtmiştim. İnternette önlem alındığını ve çarşının kapatıldığını okudum. İzmir’in en çok dikkat edilmesi gereken ilçesi Karşıyaka. Herkes ayağını denk almalı.