İnsan toplulukları gerek devlet eliyle gerekse sivil toplum kuruluşları aracılığıyla belirli günler için anma günleri oluşturmuşlardır.
Bu uygulamaya dünyanın her yanında her toplumda değişik nedenlere bağlı olarak rastlanmaktadır. Denilebilir ki sosyal yaşamın oluşması ile birlikte toplumlar kendilerince belirli tarihleri kutlaya gelmişlerdir. Mart ayının 21'inde gerçekleşen gece gündüz eşitliği hemen her kesimce değişik adlarla bayram olarak kutlanmaktadır. Nevruz; adı Farsçada yeni gün anlamına gelmektedir.
Rumeli mübadili (Göçmeni) olan Anneannemin bu günü; Sultan Nevruz olarak tanımlayıp o gün geldiğinde özellikle biz küçüklere değişik yemekler yaparak kendince bir kutlama yaptığı çocukluk anılarımdandır. Şimdilerde ise bazı yurttaşlarımızın o güne değişik anlamlar yükleyip kutlamayı bir gösteriye çevirmeleri son zamanların belki de sevimsiz yanı olabilir. Bir kutlama; nasıl olur da bir vurup kaçma ve yakıp yıkmaya dönüşebilir anlayabilmiş değilim. Öte yandan elbette onun da bir anlamı vardır bilemem; örsün üzerinde demir dövme gibi şov türü kutlamalar yapan kuruluşları da son zamanlarda izlemekteyiz.
Bakın nereden nerelere geldik. Oysa benim amacım gene son zamanlarda belirli kesimlerce Hıristiyan adeti diyerek anlamı çarpıtılmaya çalışılan yılbaşı kutlamaları üzere bir iki satır yazabilmekti. Keşke; bu malum kesimin yaptıkları çarpıtmaya çalışılmakla sınırlı kalsaydı. Neylersiniz; devletimizi yönetenlerce açıkça destek gören gruplar, eylemlerini yılbaşı kutlamaları yapılan yerleri basmaya kadar götürebilmekteler. Kişilere yapılan tehditlerden bahsetmeye kalksam sanırım satırlar yetmez olur. Bu da; işin başka yönü(!)

***

Yeni Cumhuriyetin; kuruluşunu izleyen günlerde uygarlık dünyası ile tam anlamıyla birliktelik sağlamak amacıyla sırayla ve yoğunlukla bazı devrimler yaptığını biliyoruz. İşte bu çerçeve içerisinde 1925 yılında Mecliste kabul edilen bir kanunla Hicri ve Rumi takvim kaldırılarak uluslararası takvim uygulamasına geçilmiştir. Aynı kanunla alaturka saat uygulamasına da son verilmiş, gerek takvim gerekse saat açısından dünya toplumları ile uyum sağlanmıştır. Bu değişiklerle birlikte ülkemizde 31 Aralık yıl sonu, 1 Ocak ise yeni yılın ilk günü olarak kabul edilmiştir.
Yaşım gereği geçmiş dönemlerde yılbaşının tüm yurtta ve tüm yurttaşlarca neşe içinde gerçekleştiğini, kutlandığını hatırlıyorum. Hemen; her kesim kendi çapında ufak ya da büyükçe hazırlık yapar o geceyi iyi dilekler içinde kutlarlardı. Heyhat; son yirmi otuz yıl içinde devletin resmi görevlileri bile yurttaşlarının yeni yıllarını zoraki mesajlarla kutlar oldular. Neymiş efendim; yılbaşı, Hz. İsa'nın doğum günüymüş(!)
Oysa; Hz. İsa'nın doğum günü olarak tanımlanıp 25 Aralık'ta kutlanan Noel çok farklı bir şeydir. O kadar ki; batı ülkelerinde bile Noel ve Yeni yıl kutlamaları ayrı ayrı yapılmaktadır. Benim için bilgiçlik taslıyor demeyin örnek vereceğim. İngilizcede "Merry Christmas and Happy New Year", Fransızcada "Joyeux Noel et Bonne Année" alışılmış Noel ve Yeni Yıl kutlamalarının kalıplarıdır. Görüleceği üzere Noel başka yeni yıl başka kavramlardır. Bizim ülkemizde de ta eskilerden beri  hiçbir yurttaşımızın  özellikle Noel için kutlama dileğinde bulunduğunu görmüyoruz.
Bilgi dağarcığımıza bir ekleme yapmakta yarar görüyorum. Şöyle ki; Hz.İsa'nın  doğum günü olduğu söylenen 25 Aralık Katolik'ler ve Protestan'lar yani Batı Hıristiyanları için geçerlidir. Doğu Hıristiyanları yani Ortodoks kesim için Hz. İsa'nın doğum tarihi olarak  6 Ocak kutlama günü olarak kabul görmektedir.
Kısacası; söylemek gerekirse yılbaşı kutlamalarının Hıristiyanlıkça bağlantısının olmadığı apaçık ortadadır. Hoş; olsa da ne olur sonuçta biz toplum olarak kiliselere gidip yeni yılı orada mı kutluyoruz? Anlaşılan o ki; toplumumuzun güzel deyişini aklımıza getirelim mi? Ne dersiniz? Bence amaç; "Üzüm yemek değil bağcıyı dövmek" gibime geliyor. 
Yeni yılınızı kutluyorum. Esenlikle kalınız...

TÜRKÇE İÇİN EK:
Şu telefon iletişimlerinde kullanılan bir kelime var. KONTUR, KONTÜR ve hatta KONTOR olarak adlandırılıyor. Lütfen not edelim, doğrusu KONTÖR'dür.