Felix Baumgartner!
Çılgın!
Ben ondan daha fazla heyecanlıyım. Elini alnına götürdü, selam verdi ve atladı 39 bin metreden. İnternetten canlı izliyorum.
ABD'nin New Mexico eyaletindeki Roswell kenti yakınlarında, helyum balonunun taşıdığı kapsülle gökyüzüne çıkan Felix, yaklaşık 39 kilometre yükseklikten kendini boşluğa bıraktı.
Ses hızını aştı, en yüksekten atladı rekor üstüne rekor kırdı.

*   *   *

Eskiden, ben çocukken büyüklerimiz "eller Ay'a biz yaya" derlerdi, bilimsellikten uzaklaşmamızı vurgulamak için.
O yıllar, 60'lı yıllar ABD ile SSCB'nin Ay'a ilk kim gidecek yarışının yapıldığı yıllardı. Ay'a ilk uzay aracını Sovyetler gönderdi ama ilk ayak basan ABD oldu.
Siyah beyaz televizyonların başında, her evde yoktu, mağaza vitrininde vs. izlendi Ay'a yolculuklar.
"Yok canım, bu Amerikalılar yalan söylüyor, bence Ay'a falan ayak basmadılar, Holivud stüdyosunda çektiler bize yutturuyorlar."
Böyle dedi kimimiz. Burun büktü. Oysa daha geçenlerde Hindistan ve Japonya Ay'a ayak basılan yeri, Apollo 11'in indiği yeri görüntüledi. Olsun. Biz o yıllarda yine de bilimi, olabilirlikleri konuşuyorduk. Münazara konumuzdu toplumca, batılılaşmak mı, muasırlaşmak mı, bilim mi ilim mi, Ay'a inildi mi inilmedi mi?
Şimdi, o yıllardaki toplumsal heyecanımızı aradım Felix'in çılgınca atlayışında.
 
*   *   *

Thales, ki kendisi gökbilimci olur, bir gün yolda yıldızlara bakarken önündeki çukuru veya kuyuyu  göremiyor ve içine düşüyor.
Ziya Paşa, ki kendisi asker paşası değil, şair olarak bilinir, şöyle betimlemiş göğe bakarken önündeki çukuru göremeyip düşenleri.
"Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde"
Toplum olarak göğe bakarken çukura mı sürükleniyoruz, ne?
Hoş artık göğe falan da bakmıyoruz, bakar kör ilerliyoruz ya.

*   *   *

Felix Baumgartner, yerden 39 bin metre yükseklikte kapsüldeki radyo bağlantısı aracılığı ile şöyle diyor: "Bazen ne kadar küçük olduğunuzu anlamak için gerçekten çok yükseğe çıkmanız gerek."
Bu nasıl bir paradigma yarabbim! Ne güçlü çelişki. Yüksekte ama küçük!
Yükseğe çıkanlar, parada, mevkide, şanda şöhrette zirveye çıkanlar bir süre sonra "her şeyi ben yarattım" havasına bürünmüyorlar mı? Böbürlenip büyük olduklarını sanmıyorlar mı?
Demek ki onların daha da yükseğe çıkmaları lazım, Felix gibi düşünmeleri için. Mevki, şan budalalarını çıkaracaksın 39 bin metreye, ayaklarından sallayacaksın aşağı. "Bak en yüksektesin, en büyük sensin!" diyeceksin. Bakalım o zaman da böbürlenecekler mi, yoksa uzayda bir zerre olduklarını anlayacaklar mı?

*   *   *

Uzaydan bakınca, bu mavi bilye tanesi gibi yeryüzünde savaşların ve böbürlenmenin ne kadar garip olduğu ne kadar anlamsız olduğu anlaşıldığına göre yöneticilerimizi uzaya mı göndersek?