Kuşadası'nda depremle uyanıyorum. Kış mahmurluğu var üzerimde. Yeniköy merkezli 3.8 şiddetindeki deprem dipten, alttan vuruyor. Hop oturup kalkıyoruz. Hayırdır diyoruz.
Yola çıkıyorum. Selçuk'tan geçerken Şirince tabelasının önünde bir genç bekliyor, yağmur altında. Atla arabaya diyorum.
Şirince'nin yukarılarında Matematik Köyü'nde çalışıyormuş. Adı Rıdvan. Benim çocukluk arkadaşım. Küçükken r'leri söyleyemezdim, y derdim. Yıdvan.
Öğretmenim r'leri öğreneyim diye çalıştırırdı. Teyyaye, buydayım, payatoney, vs. bir türlü r'leri söyleyemezdim ve sınıf gülüşürdü.
Rıdvan'la Şirince'ye çıktım. Hani şu Maya takvimine göre kıyametin kopacağına inanılan 21 Aralık 2012'de insanların sığındıkları Şirince'ye.
Yolda Rıdvan'la sohbet ediyoruz. Vatikan bildirdi dedi Şirince'yi, sonra da Seval Nişanyan duyurdu ve akın oldu Şirince'ye. Ben inanmıyorum, dedi.
Fransa'nın Bugarach köyü de Şirince gibi kıyamette insanların kurtulmak için sığındıkları yer.

*   *   *

Kıyametten kaçış var mı?
Veya neden kaçalım kıyametten?
Kıyamet gelirse gelsin. Ben, biz buradayız. İsterse şimdi gelsin. Ne demiş şair, gökbilimci Hayyam:
"Gelip gittiğimiz bu daire, öyle bir daire ki,
ne önü belirmede, ne sonu görünmede.
Nereden geldik, nereye gidiyoruz?
Bu hususa dair hiç kimsede
doğru düzen bir söz söylemedi gitti!"
Kıyamet üzerine söz söyleyen kutsal kitaplar, kişiler var tabii ki. Budha yaşamın aklın eseri olduğunu söylüyor. "Bu günkü yaşamımız dünkü düşüncelerimizin, yarınki yaşamımız da bugünkü düşüncelerimizin ürünüdür. Yaşam aklın eseridir" diyor.

*   *   *

Şirince Matematik Köyü'nde çalışan Rıdvan beni okula çay içmeye davet etti. Şirince'de resim çekilip, kahvedekilerle sohbet ettikten sonra Aziz Nesin'in oğlu Ali Nesin'in kurduğu Matematik Köyü'nde soba başında çay içiyoruz.
Kıyamet gerçekten uğramamış buraya. Bilim ve akılla donanmışlar. Kıyam zaten uyanış, ayağa kalkış, diriliş değil mi?
Kıyam dirilişse gelsin o zaman. İnsanlar uyansın, bilinçlensin, aydınlansın, karanlık çağlar geride kalsın.

*   *   *

Matematik Köyü'nden Şirince'ye dönerken yolda kıvrım kıvrım bir karaltı gördüm. Gözlerime inanamadım. Bu bir yılandı. Bu mevsimde, kış gününde yılan olmazdı.
Yoksa insanlardan öte hayvanlar da mı kıyametten kaçıyorlar ve Şirince'ye sığınıyorlardı?
Yok canım. Bu bir tesadüftü. Bu konularda derinlemesine okumuş, kafa yormuş bir dostumla sohbet ederken, hayvanlar arzın merkezinden bilgi alır, insanlar arştan bilgi alır" dedi.
Ve devam etti: "21 Aralık 2012'de güneşin ekvatoru ile dünyanın ekvatoru aynı düzlemde olacak. Enerji yoğunluğu bundan meydana geliyor. Mayalar bunu biliyorlardı. Bu da 26 bin yılda bir oluyor. Buna Siklus yılı deniyor."
Kadim yıllardan kalma bir bilge gibi konuşuyordu.

*   *   *

Sonra açıp Kur'an-ı Kerim'i baktım. Tekvir suresi her şeyi anlatıyordu:
"Güneş, köreltildiği zaman, yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman,   
Dağlar, yürütüldüğü zaman,
Gebe develer, kendi başına terk edildiği zaman,
Vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman,
Denizler, tutuşturulduğu zaman,
Nefisler, birleştiği zaman
.....................
Şu halde nereye kaçıp-gidiyorsunuz?"

*   *   *

Bugün (21 Aralık) hiçbir şey olmayacak. Çok şey olacak. Suriye'de çocuklar yine bomba ile ölecek. Afrika'da açlar yine aç kalacak. Türkiye'de asgari ücretliler ve emekliler yine ay sonunu getirip getirememenin hesabını yapacak, işsizler iş arayacak, işçiler iş kazasında ölmemeye bakacak, işsiz kalma korkusunu içinden atamayacak, her şeye rağmen bir evde veya hastahanede bir bebek dünyaya gelecek, dünyaya merhaba diyecek, sona eren bir takvim, saatin zembereği gibi baştan başlayacak devinimine...