Cumhurbaşkanı seçim sonuçlarını çok kısa ve yüzeysel değerlendirdikten hemen sonra, Kurultay tartışmalarının içinde bulduk kendimizi. Oysa tartışma adına tüketilmesi gereken daha çok şey vardı. Aday belirleme sürecinden başlayarak, resmi sonuçların açıklandığı güne kadar geçen zaman, evrensel sosyal demokrasinin temel ilkelerini göz ardı etmeden ve parti tüzüğü/programı açısından da masaya yatırılmalıydı. Olmadı...

Genel Başkanın bazı gazetelere verdiği demeçler ya da 'Genel Başkana yakın kaynakların' açıklamaları yeterli görüldü. Başarı ve başarısızlık üzerinden saf tutanlar hızla Kurultay hazırlıkları yapmaya başladı. Cumhurbaşkanı seçimi geride kaldı, önümüze bakalım noktasına gelindi. Olsun, ben yine de seçimler üzerine bir iki laf etmek isterim.

Cumhurbaşbakan Recep Tayyip Erdoğan Gezi olayları sırasında, Twitter ve sosyal medyayı baş belası olarak ilan etmişti ya, CHP açısından baktığımda ben de baş belası olarak görüyorum. İroni ya da mizahi bir yaklaşım üzerinden değil, kelimenin gerçek anlamıyla böyle görüyorum. Seçim öncesi ve sonrasında partinin üyelerinden ilçe, il yöneticilerine, belediye meclis üyelerinden genel merkez yöneticilerine kadar herkes bu mecra üzerinden kılıçlarını kuşandı. Hakaretler havada uçuştu.

Sandığa gitmeyenlere hain damgası vurup, 'Atatürk'ün adını bir daha ağzına alma' diye posta koyanları da gördük, Atatürk'ün partisinin böyle bir adayla yola çıkmasına ağır eleştiri getireni de...
Bu baş belası tartışmaların gözümüze soktuğu birkaç noktayı sizlerle paylaşmak isterim. Birincisi şudur: Sandığa gidenin de gitmeyenin de ortak noktası, farklı nedenlerle de olsa, Atatürk'tür!
İkincisi: Birçok parti yöneticisinin partili seçmenle parti üyesini aynı kabul ederek bir yanılgıya düşmesidir. Seçmeni ikna etmek yerine şezlongcu ilan edip aşağılamalarının nedeni budur. Yakın bir zamanda yapılacak genel seçimlerde bu yöneticilerin hangi yüzle seçmenden oy isteyecekleri benim için ayrı bir merak konusudur.

Üçüncüsü: Parti yöneticilerinin kafa karışıklığı ve çok seslilik olarak değil, gürültü olarak niteleyebileceğimiz açıklamaları. CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba diyor ki, 'Parti tabanı ile iletişim sorunumuz yok. Parti tabanımız, her türlü övgünün üzerinde; müthiş bir taban. Daha önce hiç tanımadığı bir ismi, partimiz destekliyor diye sahiplendi, kabullendi. Parti tabanıyla ilgili hiç sorunumuz yok; özellikle bizim tabanımız oy verme konusunda çok duyarlı davrandı.' Demek ki CHP tabanı tıpış tıpış sandığa gitmiş. O zaman tabanına neden bu kadar yüklendi saygıdeğer parti yöneticileri?
Bu yazının kaleme alındığı saatlerde, Cumhurbaşbakanın Başbakanlık görevini bir kardeşine devretmesiyle ilgili adına kurultay denilen bir şey gerçekleştiriyor AKP! Canlı yayından izliyorum daralarak. Kabineye girecek isimleri duydukça kaygılanıyorum. Salondaki coşkunun ne anlama geldiğinin farkındayım. Bu ülkede bundan sonra her şey daha zor olacak. Fetih hayalleri taşıyan bir Osmanlıcı, Ortadoğu'daki kanlı bataklığa gözünü kırpmadan ülkeyi sürükleyecebilecek bir maceracı ile yoluna devam edecek Türkiye.

AKP'nin kurultayımsı zafer toplantısından sonra sıra CHP Kurultayı'na geliyor. An itibarıyla genel başkan seçimi dışında Kurultay'ın başkaca bir anlamı görünmüyor. Belki çarşaf liste olması nedeniyle Parti Meclisi seçimi de bir heyecan katar Kurultay'a... Umarım partide zafer, ülkede zafer için isteniyordur. Çünkü bu sefer, zafer için çok ter dökmek gerekecek.
Bir önceki yazımda CHP'yi Hababam Sınıfı'na, seçmenini de unutulmaz karakter Kel Mahmut'a benzetmiştim, teşbihte hata olmaz diyerek...
Hababam Sınıfı'nın bir diğer unutulmaz karakteri Hafize Ana ile de bu yazıyı sonlandıralım...
CHP'nin Hafize Ana'sı kurultay delegeleridir aslında...
İyi yüreklidir, fedakardır, kahır çeker de yüzünden gülümsemesi eksik olmaz...
Terk etmez, anaçtır, korur kollar....
Kel Mahmut'u çok sever ama aslolan Hababam'dır!
Haylazlıklarına göz yumar, istemese de ortak olur...
Şimdi söz söyleme sırası Hafize Ana'da...
Hafize Ana isterse öz evlatlarını kanatları altına alır...
Kopya çekmelerine yardım etmez, dersinize çalışın der...
Ceza olarak aç bırakılan çocuklarına gizlice yemek vermez, aklınızı başınıza alın der..
Siz güzel çoçuklarsınız, başkasına benzemeyin diye nasihat eder...
Hafize Ana, Kel Mahmut'un karşısında değil yanında yer alırsa...
Hababam sınıfta kalmaz!