Ülkemiz siyasi tarihinin belki en anlamsız, en önemsiz, en komik gurup toplantılarının yapıldığı bir dönemini yaşıyoruz. Bu toplantılar, iktidar için, muhalefete had bildirme, sokak diliyle yazmak gerekirse "ayar verme" anlamını taşırken, muhalefet içinse öncelikle kendi tabanına "Boş durmuyoruz, mücadele ediyoruz" mesajının verildiği yalandan toplantılar olma özelliğini taşıyor. Bu düşünceme dayanak olabilecek onlarca örneği bir çırpıda sayabilirim. Ne var ki sadece son gurup toplantılarından söz etmek bile yeterli olur kanaatindeyim.
Akepe'nin meclis gurubunda Başbakan esti, gürledi. BDP'yi hedef aldığı konuşmasında; "Silahlı efendileriniz ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz" dedi. Milletvekillerinin çılgınca alkışlarına şahit olduk. Başbakan yemek tarifi bile verse zaten çılgınca alkışlanacaktı, o yüzden ben Bülent Arınç'a dikkat etmeye çalıştım. Bu tip meydan okumalarda,yüksek perdeden konuşmalarda, hararetin yükseldiği anlarda dolan gözlerini yakalamaya çalıştım! Gözlerim televizyon kanallarını dolaştı üzgün üzgün...
İktidar partisinin gurup toplantısını izleyip notlar alan BDP Genel Başkanı, becermekte zorlandığı bir delikanlı edayla kürsüye gelip, hiddetle konuşmaya başladığında temaşa da başlamış oldu. "Cemaatin izni olmadan nefes alamayanlar, Pensilvanya'dan talimat gelmeden ağzını açamayanlar bize hakaret ediyorlar" dedi ve O'da Başbakan kadar, belki de daha fazla çılgınca alkışlandı.
Uludere'de yaşananlar üzerinden birbirlerine yüklenen, yüklenirken de "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür" sözünün gerçekliğinden cesaret alanlar, bizle fena halde kafa buluyorlar. Silahlı efendilerinin sözünden çıkamazlar manasına gelen sözleriyle BDP'ye hedef alan Başbakan, o silahlı efendilerin, en efendisiyle (!) devlet adına neden görüşmeler yapıldığını anlatsa da biz de anlasak!

Cemaatin izni olmadan nefes alamıyorlar, Pensilvanya ne derse o oluyor diyen BDP Genel Başkanı, camilerle ilişkilerinizi güçlendirin, din adamlarıyla güçlü bağlar kurun, cemaati de boşlamayın şeklinde aldıkları talimatı unutmuşa benziyor!

Önceki gün yaşanan komik restleşmelerde Başbakan'ın şu sözleri dikkatimi fazlasıyla çekti." Apo'ya peygamber diyenlerin, Kürtler'in dinini Zerdüştlük sananların, her türlü kutsalı, manevi değerleri çiğneyenlerin, gençlerin kanıyla beslenen vampirlerin bu topraklarda hiçbir şekilde muhatabı yoktur"
Son dönemde Zerdüştlük diniyle ilgili takıntılarının nereden kaynaklandığını hiç umursamıyorum da, asıl umursadığım, bu topraklarda muhataplarının olmadığını söyledikleriyle, yakın zamanda kimlerin muhatap olduğunu görmek için, sadece bir aynanın yeterli olduğunu Başbakan'a söyleyecek birilerinin olmamasıdır.
Akepe ve BDP arasında yaşanan tartışmalar medyada bolca yer bulurken, bir başka Gurup Toplantısında CHP Genel Başkanı Uludere'de yaşananlarla ilgili basit bir soru sordu." Bu insanların ölümüne yol açan istihbaratı kimden aldınız?"

Benim de bu olayla ilgili merak ettiğim tek şey, bu basit sorunun cevabı. Çünkü bu cevap aynı zamanda iktidarın efendisinin kim olduğunu anlamamıza yol açacak. "Bu soruya cevap verilmez, boşuna bekleme. Biz zaten efendilerini biliyoruz" diyenler varsa, bilenler bilmeyenlere anlatsın diyelim!