Yolcu etmekte olduğumuz yılı sonundan başlayarak anımsamakta, anımsatmakta fayda var. Belki böylece yüzümüzde bir tebessüm oluşur. Malum, geriye gittikçe içimiz kararacak, daralacak ve boğulacağız.

Son yıllarda hayatımıza giren komik din adamlarına bir yenisi daha eklendi; Keşan Müftüsü! Zat-ı muhterem verdiği beyanatla Noel Babaya  "Adam mısın?" diyerek bayrak açtı. Adam olsa kapı varken bacadan girmezmiş. Sırada; şeytan olabilme ihtimali sebebiyle Gargamel, namahrem cücelerle gönül eğlendiren eksik etek Pamuk Prenses, giydiği kırmızı başlıkla erkeklerde şehvet hissi uyandıran Kırmızı Başlıklı Kız, darbe için hazırlık yapmasından şüphe duyulan Kurşun Asker, cinci hocalara rakip olabileceği endişesiyle Cin Ali ve diğer masal kahramanları var.
Fay hattında yaşanan trajedilere inat, pay hattında ortaya çıkan saadet zincirine eklemlenen iki sosyal demokrat milletvekili, yandaş, kandaş ve candaş medyanın yeni gözdeleri. Tasarıyı hazırlayanlar, firesiz destek verenler, aslanlar gibi savunanlar görmezden gelinirken, iki çürük yumurta yüzünden altı oklu sepete saldırmak için yeni bir fırsat daha doğdu. Ayıpsa herkese ayıp! Yazıksa herkese yazık! Organize hareket edenleri aklayan, münferit olanlara saldıran ikiyüzlü bir ahlak anlayışıyla, adalet duygusunu hiç eden kıyak bir yaklaşım.
Büyük davalardan, çok sanıklı soruşturmalardan, ardı arkası kesilmeyen operasyonlardan fırsat bulabilirsek bir reklam arası kısalığında normalleşebiliyoruz. Sonrasında heyecanı bol, yüksek tempolu bu temaşayı kaldığımız yerden nefes nefese izlemeye devam ediyoruz. Cumhur-cemaat topa girmelerinden anladığımız kadarıyla, yeni hedef futbol. Hayatlarında tek bir gün bile tribünlerden futbol maçı izlememiş olanlar, bu spor dalıyla ilgili hiç kalem oynatmamış gasteciler, televizyon programlarında çokbilmiş bir edayla ahkâm da kesiyorlar, kafa da kesiyorlar. Futbolun ekonomisi de, kitleler üzerindeki etkisi de iştahlarını kabartıyor. Taraftarlık duygusundan sıyrılıp, yaşadığımız tüm süreçle ilişkilendirebilirsek göreceğiz ki; şike şike geliyorlar!
Bu iktidarın uğraştığı iki Aziz var. Biri günah keçisi ilan edilip, neredeyse ülkemizin makûs talihinin tek sorumlusu ilan edilen, hakkında onlarca yıl mahkûmiyet istenen bir spor adamı, diğeriyse sosyal demokrat bir Belediye Başkanı. Azizlerin çanına ot tıkamadıkça onlara bu dünyada huzur yok! Spor dünyasındaki Aziz, başkanı olduğu kulübün taraftarlarınca bağırlara basılıp, sahipleniliyor. Mitingler, yürüyüşler ve birçok eylemle arkasında duruluyor. Ama İzmir'in Aziz'i için bunu söylemek mümkün görünmüyor.
Ben İzmir'in Aziz'ine bakınca " Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele"  tavrını görüyorum. Tek kişilik bir direniş öyküsü, tek kişilik bir isyan, tek kişilik bir inanç, tek kişilik bir kararlılık... Sosyal demokrat seçmenin moral değerleri açısından sembol olan bir kenti omuzlayan, sırtlayan bir ağır işçi... 

Her iki kişiden biri AKP'ye oy vermiş! Tutuklu gazeteciler yakında özgür olanları da geçebilirmiş! Silivri'de milli irade tutukluymuş! Emperyalizmden olma siyonizmden doğma bir iktidarla yönetiliyormuşuz! Liste uzar gider!

Yeni yıldan umutlanmak için hiçbir nedenimiz yok!
Ama direnmek için nedenimiz çok!
İyi yıllar...