Öğrencilik yıllarımızda 'Siyaset Meydanı' adlı tartışma programı hayatımıza yeni girmeye başlamıştı. Sabahlara kadar süren tartışmaları gözlerimiz kan çanağına dönerek, sigara dumanından göz gözü görmeyen öğrenci evimizde, cebimizdeki paranın el verdiği ölçüde kurulmuş çilingir soframızda, otuzaltı ekran siyah beyaz televizyonumuzdan izlerdik. İlk o günlerde konuşmacılar tarafından sıkça söylendiği için kulağımda yer eden "Sizin görüşlerinize saygı duyuyorum ama...."  cümlesini hiç sevemedim. Samimiyetsiz buldum, eyyam olarak kabul ettim ve hala aynı fikirdeyim. Çünkü demokrasi, sıkça söylendiği gibi herkesin düşüncesine saygı duymayı gerektirmez. Tersine herhangi bir düşünceden nefret edebilme özgürlüğü gerektirir. Önemli olan nefret ettiğiniz görüşlerin ifade edilmesine tahammül edebilmektir. Baskıyla, zorla, kaba kuvvetle susturulmaya çalışılmasına, sindirilmek istenmesine karşı çıkabilmektir. Özellikle de gücü elinde bulunduran iktidarların karşısına çıkabilecek yürekliliği gösterebilmektir.

Bu uzunca girizgahtan sonra, nefret etme özgürlüğümü sonuna kadar kullandığım bazı düşünceler, sözler ve eylemlerden birkaç alıntı yapmak isterim. Benim nefret ettiklerimden sizlerin hoşlanma hakkınız elbette var. Konumuz: Adnan Menderes ve Demokrat Parti iktidarı...
Seçim kampanyalarında Celal Bayar, Adnan Menderes ve kendisini "demokrasinin yıldızları" ilan eden Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, bir dönem dilinden düşürmediği 6/7 Eylül Olayları Menderes döneminde gerçekleşmiştir. Sadece rakamlar bile insanı dehşete düşürür. 73 kilise, 8 ayazma, 1 havra, 2 manastır, 4340 işyeri, 110 lokanta ve otel, 21 fabrika ve 3600 ev saldırıya uğradı. 1 papaz öldürüldü. Hükümetin ve kolluk kuvvetlerinin olayların çıkacağı ile ilgili daha önceden bilgi sahibi olduğu bizzat Başbakan Yardımcısı Köprülü tarafından ifade edildi!
Komünizmle mücadele edilebilmesi amacıyla, NATO'nun isteğiyle kurulan ve yöntem olarak gayr-i nizami harbi seçen Seferberlik Tetkik Kurulu'na onay veren Menderes'tir. Adı daha sonra değişerek Özel Harp Dairesi olmuştur. Derin devlet, kontrgerilla, faili meçhul cinayetler, kanlı tezgahlar, toplu can kırımlarından söz edeceksiniz Özel Harp Dairesi'ni anmamak olmaz!
Tahkikat Komisyonu'nu bilenler bilir. Demokrat Parti'ye muhalif her hareketi susturmayı amaç edinen, 15 iktidar milletvekilinden oluşan bu komisyon, sınırsız yetkilere sahiptir. Komisyon suçlarken savcı, yargılarken hakim olabilirdi. İşin garibi aynı anda hem savcı, hem hakim olabilirdi. Yani suçladığını yargılayabilirdi. Basılı tüm yayınları inceleme, toplatma, yasaklama kararı verebilirlerdi. İçeriğini beğenmedikleri her türlü toplantıyı da yasaklamak yine bu komisyonun elindeydi.

Amerika Birleşik Devletleri'nin ülkemizin güvenliği başta olmak üzere, birçok saçma sapan nedenle topraklarımızda kendi askerlerini bulundurmalarına izin veren gizli/açık ikili antlaşmaların altında Menderes'in imzası vardı.

CHP'nin "Cumhuriyetin UŞAK valisi" başlığıyla kaleme aldığı bildiri, Genel Başkan İsmet İnönü'nün Uşak'ta DP'lilerce saldırıya uğramasına, valinin iktidar partisi mensuplarına göz yummasına, çıkan olaylara müdahil olmamasına tepkidir. Menderes bu olaylarla ilgili soruları umursamamış, yüzünde bir tatlı tebessümle geçiştirmiştir.

Adnan Menderes'in demokrat(!) kişiliği ile demokrasimize yaptığı katkılara onlarca örnek verebiliriz. Aydınlanma karşıtı eylemlerini saatlerce konuşabiliriz. İktidar sarhoşluğuyla söylediği "Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz" sözünden hareketle yönünün, rotasının ne olduğunu ortaya koyabiliriz. Halkevleri ve Köy Enstitüleri'nin kapatılmasının arka planındaki öç alma, rövanş alma duygusunu masaya yatırabiliriz. Ama üzerinde tek kelime bile edemeyeceğimiz, en fazla "yuh" diyebileceğimiz bir olay vardır ki o da Kırşehir'in ilçe yapılmasının gerekçesidir. Adnan Menderes, ülke genelinde % 3 oy alan bir partinin milletvekili nasıl olur da iki dönem üst üste milletvekili seçilebilir diye öfkelenmiş, Kırşehir'i ilçe yaparak cezalandırmıştır. Bunu da açık açık dile getirmekte bir beis görmemiştir.

Tüm bunları şunun için yazdım. Hala yerinde duruyorsa Kemeraltı Çarşısı'nın girişinde asılı olan Konak Belediye Başkanı Doktor Hakan Tartan imzalı pankartı mutlaka gidip görün. Pankartta şunlar yazıyor; "Türkiye Cumhuriyeti'nin 9. Başbakanı Adnan Menderes'in anısı önünde saygıyla eğiliyorum"
Siyasi anlamda ne olduğu tartışmaya açık, ama ne olmadığı çok belli olan Bakan Başkan, 'düğün evinin tefçisi, cenaze evinin yasçısı' olarak CHP'li Belediye Başkanı sıfatıyla Adnan Menderes'in önünde saygıyla eğiliyor! Kendisinden 12 Eylül'ün yıldönümünde "Beslemeyip asan büyük devlet adamı Kenan Evren'in önünde saygıyla eğiliyorum" pankartı bekliyorum!
Kemal Kılıçdaroğlu da Adnan Menderes'in mezarına giderek ezber bozdu itirazında bulunanlar olursa onlara da "söyletmen beni" diyorum! Birileri Kılıçdaroğlu'na o ezber oluşturulurken çekilen acılardan, akan kanlardan, verilen kavgalardan söz etsin! İmamın da cemaatin de yaptıklarından, söylediklerinden nefret ediyorum.
Onlar eğilebilirler ama ben eğilmiyorum...
Ve onlara sesleniyorum...
Ben size siyasetçi olmazsınız demiyorum!
Ben size Cumhuriyet Halk Partili olamazsınız diyorum!