Oynadı saldırdı olmadı, oynadı saldırdı olmadı, geri çekildi alan daralttı oldu. Göztepe, hücum etti, bastırdı, gol aradı ama hem Malatya'ya hem de Galatasaray'a yenildi.

2 maçta puan alamayan sarı kırmızılılar, Fenerbahçe karşısında bu sefer geri çekildi, önce durdurmayı tercih etti, sonra vurmayı...
Bu plan tamamen tuttu. Bloklar birbirine çok yakın olunca, yaratıcı oyuncu eksikliği olan Fenerbahçe iş yapamaz hale geldi. Ama sarı kırmızılılar ileriye çıkmakta zorlanınca da pozisyon açısından kısır bir maç oldu. Beraberliğe gideceğini düşünürken, Halil belki de hayatının en güzel golünü attı. 25 metre mesafeden, sol ayağının içiyle, sert ve falsolu vuruşu, Volkan'ın uzanamayacağı direk dibine gitti. Karşılaşma bu golle sona erdi.
Her ne kadar Göztepe ilk galibiyetini alsa da, önceki 2 maçına göre daha donuk bir oyun ortaya koydu. Pek pozisyon vermedi ama pozisyona da giremedi. Sadece rakibinin zaaflarına göre bir taktik yaptı, oynamadı ama oynatmadı da. Böyle olunca kalecilere de neredeyse hiç iş düşmedi.  Fenerbahçe'nin de iyi oyuncularını kaybettiğini, yeni transferler yaptığını ve takım olarak daha toparlanamadığını göz ardı etmemek gerekir.
Bundan sonraki maçlarda oynatmamasından çok oynaması gerekecek. Zamanla defans zaafları çözülecek büyük ihtimalle ama hücum için forvet oyuncusu alınması şart, ki bunun için de kulüp çalışıyor. İyi bir golcü ile geçen seneki başarı tekrardan yakalanacaktır.

Altay'ın zafer haftası

Altay, zorlu geçeceğini düşündüğümüz İstanbulspor maçını 5-0 gibi farklı bir skorla çok çok rahat kazandı. Oysa bu maça kadar rakibi 2 maçta 4 puan toplamıştı ve yenilmemişti.
Böylesine farklı galibiyet alan bir takım için mükemmel bir futbol oynadığı düşünülebilir. Siyah beyazlılar mükemmel bir futbol oynamadı, sadece rakibine göre çok daha iyi bir oyun sergiledi.
Fatih Tekke takımından hep pas yapmalarını istemiş olsa gerek, sürekli ayağa paslarla oynamaya çalıştılar fakat devamlı pas hataları yaptılar. Bu sebeple özellikle defanstan iyi top çıkarması için değişiklikler yaptı, bu da pek etkili olmadı.
Altay rakibinin pas hataları sayesinde topa sahip oldu. Fizik olarak da rakibine nazaran oldukça iyi seviyedeydi. Hem presi hem de fiziğini kullanınca, İstanbulspor amatör takım gibi kaldı karşısında. Sanki plajdan gelip, sahaya çıkmışlardı.
Tüm bunların üstüne İstanbulsporlu Onur'un 40. dakikada yediği kırmızı kart, Altay'ın zaferinin habercisiydi adeta.
Göze batan oyuncu Marco Paixao oldu attığı 3 golle. Dünya genelinde gol atan oyuncular maçın adamı seçilir. Ben buna her zaman karşı olmuşumdur. Altay takım olarak koştu, savaştı, Paixao'nun gol atmasını sağladı. Hiç umulmadık kadar kötü olan bu takıma atılan 3 golü abartmamak gerekir. Ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu önümüzdeki maçlarda göreceğiz. Şimdilik iyi gidiyor.
Bu maçtan 2 pozisyon gözüme battı. İlki altıpas yakınından Paixao'nun kaleye çektiği şut, hemen yanındaki rakip oyuncunun eline çarptı. Hakem devam ettirdi. Penaltı verilebilirdi. İkincisinde, istekli ve tatlı sert oynayan Altay'dan Kappel ikili mücadeleye girdi. Onur, hareketini sert bulduğundan çok kızmış olsa gerek, Kappel'e pozisyon gereğiymiş gibi tekme tokat girdi. O kadar açık faul yaptı ki, bu tartışmasız kırmızı karttı.

Denizli üstünlük kuramadı

Denizlispor, sahasında Hatayspor'u ağırladı. Kadro değeri olarak rakibinin nerdeyse 2 katı daha değerli olmasına rağmen saha içerisinde oyun olarak hiç bir fark yoktu. Kuvvetler denkti. Denizlispor kendi sahasında oynamanın avantajını bile kullanamadı, üstünlük kurmayı başaramadı.
Her iki takım da pozisyonlar buldu, gol bulmayı başaramadı sadece. Oyunun 2 zıt yönü vardı; biri çok olumlu, diğeri de olumsuz... Olumsuz olan, futbolcular çok sakatlandı, çok da yerde yattı. Sağlık ekibi futbolcular kadar güç sarf etti, sürekli saha içine girmek zorunda kaldı. Olumlu taraf, top oyundayken futbolcular varlarını yoklarını ortaya koydular. 1. Lig'in üzerinde bir tempo vardı. Araya paslar, kanatlardan bindirmeler, omuz omuza, kıran kırana mücadele... İzlemesi zevkli bir karşılaşma olsa da, meyve vermedi.
Maçın başlarında, Denizli stoperlerine gözüm takıldı. İki defans oyuncusunun arasına Selim çok girdi ve çok boş kaldı. Hiç kimse yanına gidip tutmayı düşünmedi, kimse yokmuşçasına müsabakaya devam ettiler. Hataysporlu oyuncular da bunu göremedi ve defans arkasına Selim'i kaçırmayı hiç düşünmedi.
Denizlispor 1 puan aldı ama gerçek olan şey kendi sahasında 2 puan kaybetti. Tek güzel olan şey, temposu idi. Bu temponun üzerine biraz daha katar, gol yollarına da çözüm bulabilirse, rahat bir sezon geçirir mutlaka, seneler sonra...