Masada bir davetiye duruyor.
Doluya koyuyorum almıyor, boşa koyuyorum dolmuyor.
Davetiye öylece duruyor.
Manisa Belediyesi ile bir dernek ortaklaşa düzenlemiş.
"Kültür ve Sanat Şöleni" yazıyor üstünde.
"Kültür" ve "sanat" adına ne var diye bakıyorum içine.
19 hafız, bir eski diyanet işleri başkanı, üç ilahiyatçı, adının önünde herhangi bir sıfat bulunmayan çeşitli isimler...
Program mehter takımıyla başlıyor.
Önce müftü konuşuyor, sonra belediye başkanı, en son vali.
Dört "ünlü hafız" alıyor mikrofonu sonra: Kur'an okuyorlar.
Tasavvuf musikisi eşliğinde ilahiler, kasideler.
Sonra bir ilahiyatçının konuşması.
Namaz ve yemek arası.
Öğleden sonra Kur'an, ilahi, Arapça gazeller, mevlitten bir bölüm.
Kur'an ve duayla kapanış.

***

Böyle bir etkinlik herkes tarafından, her zaman, her yerde yapılabilir: Yasak değil, ayıp değil, günah değil.
Tamam da, bunun adına "kültür ve sanat şöleni" demek niye?

"İbadet" deyin, "ayin" deyin, "mevlit" deyin, son zamanlardaki moda deyimle "Kur'an ziyafeti" deyin. Bu da yeni çıktı. Ziyafet, "kalabalığa verilen yemek" demek. "Kur'an ziyafeti" de ne ola ki!
Ya da ne bileyim, "İlahi şöleni" falan deyin.
"Tasavvuf musikisi konseri" deyin.
Deyin oğlu deyin.

***

Bu bir hegemonya mücadelesidir.
"Kültür" ve "sanat" kavramları üzerinde bir baskınlık kurmak, o kavramların içini boşaltıp anlam kaymasına uğratmak ve böylece "kültür" ile "sanat"ı sadece ve sadece "dinsel değerlerden" ibaret hale getirmek.
Amaçlanan bu.
Bu bir hegemonya kurma mücadelesidir.
İtalyan düşünür Antonio Gramsci'nin eserlerinde hegemonya şöyle tanımlanır: Baskın sınıfın, boyun eğenlerin izniyle gücü kazanması.
Yasamadan yürütmeye kadar, yargıdan medyaya kadar, tiyatrodan yayıncılığa kadar, eğitimden sağlığa kadar, polisten yerel yönetimlere kadar tüm altyapı ve üstyapı kurumlarını zapt eden AKP diktatoryası, ülkenin her metrekaresinde hükmünü icra ediyor.
İşte bu diktatörlük, memleketin en ücra köşesinden büyük metropollere kadar her yerde, her alanda, her sektörde, her kurumda "laik anlayış ve algıyı" kazımaya çalışıyor.
"Kültür" ve "sanat" kavramlarını "insan aklının, yaratıcılığının ve hayal gücünün bir ifadesi" olmaktan çıkarıp, kültür ve sanatı sadece dinsel bir içeriğe indirgemeye çabalıyor.
Bu çabayı sürekli ve sürekli, hiç durmadan, her alanda, yaygın olarak gösteriyor. "Kayayı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir" sözündeki gibi, 50-60 kadar dinsel etkinliği "kültür ve sanat" etkinliği olarak sunarsanız ve bunu da albenili reklamlarla, cafcaflı davetiyelerle, tanıtım kampanyalarıyla gerçekleştirirseniz, bir süre sonra toplumun kolektif bilinçaltında her dinsel etkinlik "kültür ve sanat şöleni" olarak algılanır.
Hatta ilerleyen zamanlarda "kültür ve sanat" denilince, akla yalnızca "dinsel etkinlikler" gelmeye başlar.
Hegemonya işte böyle kurulur.
AKP iktidarının ülkeyi sürüklediği psikolojik iklim, her kente, her kasabaya, her mahalleye, her işyerine, her apartmana sinmiştir.
Böyle kurulur işte hegemonya.

***

"Belediye Kanunu'na göre belediyelerin 'Kur'an ve ilahi etkinliği' ya da 'Hafızlar ve mevlidhanlar şöleni' düzenlemek gibi bir görevi var mıdır, yok mudur?" sorusuna değinmiyorum bile. O başka bir yazının konusu olsa gerek.