Anadolu'dan Hindistan'a kadar büyük bir imparatorluğa hükmeden Pers İmparatoru I. Darius'a, övgüyle Yeni Babil İmparatoru da denmekte idi.

İmparator Darius, Milattan Önce 512 yılında ordularını Karadeniz kıyıları üzerinden Trakya'ya getirdi. Kuzeydeki İskitler'e saldırmayı planlamakta idi. Pers Ordusu bu kadar uzun bir yolu kat ettikten sonra, İskitler'i yenmek kolay olmayacaktı.

İskitler bir ulakla, sınırdaki Pers ordugahına, İmparator Darius'a teslim edilmek üzere, kafes ve sepetler içerisinde bir fare, bir kurbağa, bir kuş ve de beş ok gönderdiler.

İmparator, danışmanlarına bu mesajla İskitler'in ne demek istediklerini sordu.

Bir dalkavuk hemen öne atıldı ve kendince açıkladı:

İskitler bu simgelerle şunu demek istiyorlar. Yüce Darius karşısında duramayız. Oklarımızı yaylarımızı bırakacağız. Savaşmayacağız. Farelerin evlerini terk edişi gibi, burayı sizlere teslim etmeye hazırız. Kurbağalarımızın evleri ırmak ve göllerimiz de sizin olsun. Buraya kuş gibi uçarak geliniz. Yüce İmparator'un önünde saygıyla eğilmek için sabırsızlanıyoruz.

Neyse ki danışmanlarının arasında gerçekleri söyleyebilecek cesarette kişiler de vardı:

Yüce Darius, bunlar tehlike işaretidir. İskitler şunu demektedir. Fareler gibi gizlenmedikçe, kurbağalar gibi sulara saklanmadıkça ya da kuşlar gibi uçup kaçmadıkça, size merhamet etmeyiz. Sınırı geçerseniz, savaşçılarımız ordunuzu beş koldan mahvedecektir.

Akıllı Darius dalkavuğa uymaz. Yorgun ordularını tehlikeye atmak istemeyen ve kanlı bir savaşı daha göze alamayan Darius, ordularını toplayıp geri döner.

Doğru yorum, doğru karar getirir...

***

Darius ile işimiz ne mi? Tabii ki işimiz Darius ile değil. İşimiz 17 kanalda birden Erdoğan davulu çalarak, yüce imparatoru tahtına hazırlayan dalkavukların düştüğü durumu, Darius'un dalkavuğuna benzetmek ve güler-ağlar olmak...


Yaltaklanma ve övgü ustası Yunan filozof Aristippus (Milattan Önce 435-356) Siracusa tiranı Dionisius'a bir dostu için yaltaklanmakta ve bir yardım istemektedir.

Aristuppus övgüsünde kendini o kadar alçaltır ki, Dionisius dayanamaz ve bu kadar övgüye karşılık istediğini verir.

Dostları, Aristippus'un kendini küçük düşüren ve bir filozofa yakışmayan bu alçaltıcı davranışı karşısında, onu ağır şekilde eleştirir ve öfkelenirler. 

Ancak Aristippus'un yorumu da düşündürücüdür: Benim kendimi düşürdüğüm seviye, dinleyenin kulaklarının düştüğü seviyedir.

Böylece övgüyü dinleyeni de sorumlu tutar bu alçalmadan.

***

Yine de Aristuppus'un davranışı Diyojen'i (Milattan Önce 412-323'te yaşayan ve Atina sokaklarında elinde bir fenerle namuslu insan arayan filozof) çok üzmüştür.

Bir gün Diyojen az bir mercimek yemeği ile karnını doyururken, Aristuppus gelir. Küçümser bir dille konuşur:

Eğer gururunu kırıp kralı övmeyi birazcık becerebilseydin, mercimekle yaşamak zorunda kalmazdın.

Diyojen öfkesini kontrol eder ve Aristuppus'a seslenir:

Eğer sen de mercimek ile yetinseydin, kimseyi övmek ve yaltaklanmak zorunda kalmazdın.

***

Aslında bu bağırış çağırışlar, bu davul zurna, kireçlenmiş ilişkilerin çığlıklarıdır.

Kavga, bu kadar övüp yaltaklandıkları ve tepeye oturtmak istedikleri kişiden ne sağlayabiliriz ya da sağladığımızı nasıl devam ettirebiliriz çabası.

Oysa mercimek sağlıklı, lezzetli ve onurlu bir yemektir...