Dün 30 Ağustos'tu.
Zafer Bayramı.
İlk kez 1923'te Ankara, İzmir, Afyon, Denizli ve Kahramanmaraş'ta kutlanmış, 1935'teyse resmi bayram olarak kabul edilip tüm yurtta kutlanmaya başlanmıştır.
Zafer Bayramı, 1922 yılının 26 Ağustos'unda başlayıp 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Savaşı'nı (Büyük Taarruz) anmak için kutlanan bayramdır.
İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.

***

"İŞGAL BİRLİKLERİNİN ÜLKE SINIRLARINI TERK ETMESİ" cümlesi, bu yazının en önemli cümlesi.
Tam 89 yıldır, işgal birliklerinin ülkeyi terk etmesini kutluyoruz.
Bugünkü gazetelerdeyse "Zafer Bayramı tüm yurtta ve dış temsilciliklerde coşkuyla kutlandı" haberleri çıkacak.
Acaba, işgal birlikleri gerçekten de bu ülkeyi terk etmiş midir?
2012 Türkiye'sinde işgal kuvvetleri Türkiye'nin neresinde, hangi üssünde, hangi alanlarında görev yapmaktadır?
Bu sorulara gerçek yanıtları vermeden yapılacak kutlamaların, evlere ve işyerlerine asılan bayrakların hepsi ikiyüzlülüktür.

***

Adana İncirlik Üssü, ABD askerlerine ev sahipliği yaparken...
ABD beslemesi terörist Özgür Suriye Ordusu, resmi internet sitesinde askeri üs olarak Hatay'ı ilan ederken...
Türkiye, ABD emperyalizmi tarafından alenen "taşeron" olarak kullanılırken...
Türk Silahlı Kuvvetleri askerlerinin başına çuval geçirilirken...
Memleketin güneyinde ve güneydoğusunda CIA-FBI ajanları diledikleri gibi cirit atarken...
El Kaideci çapulculardan oluşan Özgür Suriye Ordusu'nun kamplarına, ülkenin seçilmiş milletvekilleri bile giremezken...
Ülkenin kamusal varlıkları, ırmakları, limanları, sahilleri, ormanları, bankaları çok uluslu şirketlere ve finans kapitale haraç mezat satılırken...
Ünlü tefeci para babası Soros bile, "Sizin en iyi ihraç malınız askerinizdir" derken...
Hiç kimse ama hiç kimse "işgal birliklerinin ülke sınırlarını terk ettiğini" söyleyemez!
Başkomutanlık Meydan Savaşı'yla ülkeden kovulan işgal birlikleri, geri dönmüştür.

***

Türkiye Cumhuriyeti, emperyalist işgale karşı direniş ile başlayan, işbirlikçiliğe ve gericiliğe karşı mücadele ile anılan büyük bir ileri sıçramadır.
Bugün, iktidarı elinde tutan işbirlikçi patron sınıfı ve o sınıfın siyasal örgütü AKP, topraklarımızdaki her ileri sıçrama ile olduğu gibi cumhuriyet ile de kavgalıdır.
Laiklik, aydınlanma, eşitlik ve özgürlük gibi değerlerle de kavgalıdır.
Bir ABD projesi olan AKP iktidarı, cumhuriyet, eşitlik, özgürlük, laiklik, kamuculuk, halkçılık gibi değerlerden bir an önce kurtulmak istemektedir.
Laikliğin adını bile duymak istemeyen bu asalakların en büyük arzusu, ülkeye baktıklarında halk iradesi değil, sürü psikolojisi görmektir.
AKP iktidarının en önemli misyonu budur.
Onların hedefi, emperyalizmin ihtiyaçlarına daha uygun, sermaye egemenliğinin pekiştiği ve gericiliğin toplumsal-siyasal etkisinin daha da büyüdüğü bir ülkedir.
AKP'nin görevi ve hedefi budur, bunun adı Türkiye Cumhuriyeti'nin tasfiyesidir.
Kapitalist Türkiye için cumhuriyet fikrinin sonuna gelinmiştir.
30 Ağustos Büyük Taarruz'undan 89 yıl sonra ülkemizin düştüğü durum budur.
Tüm bunları sorgulamadan, bu sorulara yanıt bulmak için kafa yormadan, üstünkörü kutlamaların, bayrakların, bandoların hepsi fasaryadır, ikiyüzlülüktür.

***

Bugün Türkiye'de cumhuriyet fikrine ve kazanımlarına sahip çıkabilecek, onu geliştirebilecek tek güç emekçi halk, yurtsever aydınlar, eşitlikten ve özgürlükten yana olan siyasal kadrolardır.
Ya adına "Yeni Osmanlı" dedikleri, din-iman-vatan-millet sözcükleri arkasına gizlenen ABD hizmetkarlığı, patron uşaklığı düzeninden yana olacaksınız...
Ya da adına "Sosyalizm" dediğimiz, hangi din, dil, etnik kökenden gelirse gelsin tüm insanların kardeşçe yaşayacağı, eşitlikçi-özgür, bağımsız ve laik bir cumhuriyetten yana olacaksınız...
Ya Osmanlı'ya döneceğiz ya da 89 yıl önce kurulan ancak şimdilerde kaybettiğimiz cumhuriyeti, sosyalizmle taçlandırıp yeniden kazanacağız.

***

ABD emperyalizmine ve onun işbirlikçisi AKP'ye karşı canla başla, dişle tırnakla mücadele etmeden Zafer Bayramı kutlamanın hiçbir hükmü ve değeri yoktur.
Böylesi kutlamalar, sadece nostaljik bir anmadan ibaret kalır.
Zafer Bayramı'nı kutlamanın yegane yolu ve yordamı, emperyalizme karşı mücadeleye katılmak, AKP'nin bir an önce alaşağı edilmesi için ayağa kalkmaktır.