Ülkemizde son yıllarda üzerinde en çok konuşulan konulardan biri de işsizlik. Ülkemiz nüfusunun genç olması sebebiyle işsizlik sorunu birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Bunlardan biri olan genç evlilik konusunda Sayın Cumhurbaşkanımız ve Diyanet İşleri Başkanlığı açıklamalarda bulunmuşlardır. İşsizlik sorunu aslında günümüz dünyasının sorunudur. Bu sorunun değişen dünya koşulları ile olan ilişkisini de göz ardı etmemeliyiz. Ancak geleceğe dair atacağımız adımları özellikle endüstri 4.0 çerçevesinde değerlendirmeye almamız gerekmektedir.

Temel beklenti atanma

Geçtiğimiz hafta içinde atama bekleyen öğretmen arkadaşlarımız sendikamızı ziyaret ettiler. El sanatları/nakış alanları öğretmenleri toplumumuzun genel sorunu olan işsizliğin ötesinde mesleklerini icra edebilmenin arayışındalar. İçlerinden birçoğu ücretli öğretmen olarak halk eğitim merkezlerinde görev yapmaktalar. Ancak, atama bekleyen bütün meslektaşlarımız gibi onların da temel beklentisi kadrolu olarak göreve başlamaktır. El sanatları/nakış alan öğretmenliği alanında 2002 yılından bugüne kadar toplam 804 nakış öğretmeni ataması yapılmış olup; 267 norm fazlası öğretmen olduğu ifade edilmiştir. Atama bekleyen el sanatları/nakış alanı öğretmenleri her ne kadar ataması yapılmıyor olsalar da; halk eğitim merkezlerinde usta öğretici olarak, haftada 40 saate kadar ders verdikleri de bilinmektedir. Ülkemizde mesleki ve teknik kurs türünde 2018 yılında 3 milyon 452 bin 819 kursiyer yapılan faaliyetlere katılmıştır. Hayat Boyu Öğrenme 2018 izleme değerlendirme raporunda yer alan bilgiler ışığında ülkemizde 993 halk eğitim merkezi ve 19 olgunlaşma enstitüsü olduğu görülmektedir. Bu durumda basit bir hesapla kursiyer sayısını halk eğitim merkezleri sayısına böldüğümüzde sadece bir halk eğitim merkezine 3447 kursiyer düştüğü görülecektir. Halk eğitim merkezi norm kadrosu bağlamında öğretmen başına düşen kursiyer sayısının 347 gibi izah edilemeyecek bir rakama tekabül ettiği görülmektedir.

Doğru okumalıyız

Atama bekleyen öğretmen konusu ülke gündemine sık sık gelmektedir. Sorun elbette akşamdan sabaha çözülebilecek bir sorun değildir. Ülkemizdeki eğitim fakültelerinin sayısı, geleceğin dünyası, eğitim öğretim faaliyetlerinin ülkemiz genç nüfusu itibariyle mevcut durumu ve daha sayılabilecek onlarca konunun birlikte değerlendirilmesi gereken bir durum olduğu açıktır. Ülkemiz genç nüfusu dünya ülkeleri arasında dikkate değer bir orandadır. Bu durumun geleceğimiz açısından doğru değerlendirildiğinde geleceğin dünyasındaki yerimizin çok farklı noktalarda olması işten bile değildir. Özellikle sanayi devrimi sonrası değişen dünya koşullarını ne kadar doğru okuyabildiğimiz ve 19. yüzyılı ne şekilde değerlendirdiğimiz dikkatle analiz edilmelidir. Bilgi teknolojileri ve sanayinin gelişimi birlikte değerlendirilerek gelecek adımlarımızı geçmişten alacağımız derslerden çıkarımlarımızla daha dikkatli atmalıyız. Alanlarında geleceğin dünyasında iz bırakabilecek gençlerimizi kendi alanlarında daha verimli olabilecekleri şekilde değerlendirmenin önünü açmalıyız.