Bugünlerde yaşadığımız virüs günleri ile ilgili hepimiz onlarca film izlemişizdir. Farklı farklı görünen, ancak final sahneleri neredeyse bire bir aynı olan bu filmlerin bugünlerde yaşadıklarımızla benzerliklerine de şahit olmaktayız.
İzlediklerimiz; birilerinin hayalleri, birilerinin ise dayatmak istedikleridir. Benzer filmlerin hemen hemen tamamının sonunda inceden bir mesaj verilir. Bir kurtarıcı gelir; bu kurtarıcının mutlaka bir sembol taşıması gerekiyordur, sembolü ve kurtarıcıyı bilinçaltımıza işlerler. Bu işi öylesine ustaca yaparlar ki; zaman içerisinde bu olayların yaşanacağını ve sonunda kurtarıcının kim olacağını bildiğini zanneden milyonlar, bu gücün sevicisi oluverirler. Kendi olmaktan çıkarlar. Değerlerinden uzaklaşırlar. Esasen ne kadar değer sahibi oldukları da tartışmalıdır.
İki Dünya Savaşı ve sonrasında yaşananlara baktığımızda; gücün cazibesine kapılmaktan kendilerini alamayanlar ve değer sahibi olmayanların nerelerde top çevirdiklerini görmek olasıdır. Top sizin ayağınızda ne kadar fazla kalırsa, oynadığınız oyundan o kadar fazla zevk alırsınız. Her ne kadar topun suratınıza çarpma ihtimali olsa da bu ihtimal sizin için sorun teşkil etmemektedir. Siz bir şekilde bu durumdan da zevk almasını bilebilecek kıvama gelmişsinizdir.
Birilerinin bu denli savrulmaları; doğduğu ve doyduğu topraklar için değil de güç zannettiği mevzilerde gezinmesi sadece kendilerinin suçu değildir. Onları bu seviyelere taşıyan durumlara da bakmak gerekir. Adama sormazlar mı? Bu filmler çevrilirken siz neredeydiniz? Sizler de filmin senaristi ve yönetmeni ile birlikte kamera önünde olamasam da set arkasında bir yer kapma telaşında olmuş olabilir misiniz?
Dünyaya adalet, barış, sevgi gibi kavramları özüne insanı alarak taşıyan bir milletin torunları olarak figüran olmayı kabul edemeyiz. Etmeyeceğimizi de Kurtuluş mücadelemizle tüm dünyaya göstermiş bir milletin torunlarıyız. En büyük arzusu bağımsızlık olan ve bu uğurda dünyanın kabullendiği en müstesna mücadeleyi vermiş bir milletin torunları olarak ne kadar övünsek azdır. Gurur duyarak; ezmeden ve ezdirmeden çekilecek filmlerin senaristi ve yönetmeni olmaya talip olmalıyız. Atalar; torunlarının kendilerinden bir adım önde olmalarını beklerler. Layık olabilmek için biz; bir değil, bin adım önde olma gayreti içerisinde olmalıyız.
Bağlamaya çalıştıkları esaretten hürriyete koşumuzu; yorulmadan, nefes nefese kalmadan, geleceğe ait olması gerekenleri önceden görmek ve senaryo yazmak durumundayız.
Evet; biz bugün yaşadığımız ve adına Corona dediğimiz özgürlüğümüzü kısıtlayan buna benzer filmler izledik. Kahramanlarımız gelecek ve bizi kurtaracak diye bekleyenler mutlaka vardır. Boşuna beklemeyin; bir film sahnesinde değiliz, bizzat filmin baş aktörü durumundayız. Sizi kurtarmaya kimse gelmeyecek. Kurtarıcı sizsiniz! Kahraman sizsiniz!
Bilmelisin ki:
“ Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”