Akıl alacak gibi değil!
Çok seyredilen bir televizyonun kadınlara dönük canlı yayınında, cinsel
içerikli bir video izlenerek bir kadının ameliyat izlerinin aranmasına, video içeriğinden kimliği anlaşılmayan kadının 'kimlik tespitinin' eşi tarafından ameliyat izlerine bakılarak yapılmasına ve bu sözde tespite dayanılarak kadının cinsel videolarda yer almakla suçlanmasına, bütün bunlar olurken programın sunucusu, avukatı ve psikoloğunun ayıplamaları, gülüşmeleri, meraklanmaları, sözüm ona utanmaları ile yayının daha da sansasyonel bir şekle bürünmesine ne demeli?
Diyecek söz bulamıyorum…
Nedense bu haberde bile halkımız ya da kadın dernekleri bile ikiye bölündü…
Kimi 'normal' derken, benim gibi bazıları da 'rezalet!' diyor…
Tabii ki işi siyasete dökenler de var…
Aslında benzer iddialar, önceki yıllarda medyada çıktı…
Mahkemelik olanlar da var…
Programın adından yol çıkanlar şöyle diyor:
'Bu programla neyin umudu oluyorsunuz?
Kadının mı, çocuğun mu, ailenin mi, toplumun mu?
Programın öznesi olan ve sergilenen çirkinlikle dedikodu malzemesi haline getirilen kadın kadar, aslında izleyici de bu ahlaksızlığa ortak edilerek mağdur edilmiştir.'
Haber ilk olarak şöyle verilmişti:
'Canlı yayında seks videosu!...'
Aklımıza gelen, çok yıllar önceki yayınları anımsattı…
Birçok kişi bilmez…
Televizyonların yayınlarını halka izlettirmek isteyen birçok belediye başkanı, tepe noktalara 'yansıtıcılar!' koyarlardı…
O zamanlar teknik böyle ileri olmadığı için birçok insanımız da evlerinin damlarında yayını yakalayabilmek uğruna antenlerin yönleri ile uğraşırken, aşağı yuvarlanarak ya sakatlanmış, hastanelik olmuş, ya da hayatını bile kaybetmişti.
İşte o devirde, bazı kendini bilmezler, normal yayını engelleyerek, porno videoları koyarak, birkaç dakikalık da olsa, halkın büyük tepkisini çekmişlerdi.
Bu haberler de gazetelerde yer bulmuştu…
Televizyon programında amaç ne olabilir?
Söyleyeyim:
Reyting…
Bu anlattığım 'Reyting uğruna' her şeyi mubah gören anlayışı anlatmaya çalışıyorum…
Uzman eleştirenlere kulak verirsek 'reyting'çileri şöyle dillendiriyorlar:
'Televizyonların gündüz kuşağını, emniyet güçlerinin görevine soyunularak kayıpların arandığı, cinayetlerin çözüldüğü, gelin-kaynana ilişkilerinin çatışma zemininde didik didik edildiği, 'moda' adı altında yoz bir giyim kültürünün özendirildiği ve insanların giyim zevklerinin aşağılandığı, 'yemek programı' adı altında binlerce yıllık yemek ve sofra kültürümüzün yozlaştırılıp rekabet uğruna insanların birbirinin emeğine ve nimete burun kıvırdığı programlar dolduruyor.
Cinayetlere, cinsel tacizlere, aile içi şiddete, kişiler ve olaylar üzerinden sözde 'çözüm' bulmayı amaçladığını iddia eden yayınlarda, bireyler arasındaki özel ilişkiler ve aile içi en mahrem sorunlar milyonların gözü önünde teşhir ediliyor.
Özel hayatlar dedikodu malzemesi haline getiriliyor.
Programlara dahil edilen 'kadrolu' avukatlar, psikologlar, emekli emniyet mensupları, adliye muhabirleri ile adeta televizyon mahkemeleri kurulup sözüm ona adalet dağıtılıyor, sözüm ona yaralar sarılıyor.
Gerçekte yaptıkları iş, insanların acılarını teşhir ederek izlenirliği artırmak ve acılar üzerinden para kazanmak; kavgadan beslenmektir.'
 
Aslında!
 
“Hepimiz biliyoruz; hafta içi gündüz kuşağının izleyicileri daha ziyade ev kadınlarıdır. Bu programlarla da asıl olarak bu kadınlarımız hedeflenmektedir.
Ekranlarda yaratılan yoğun çatışma ve şiddet ortamı, adeta meşrulaştırılan linç kültürü; kadına ve topluma umut olmak bir yana çaresizlik, umutsuzluk, çözümsüzlük duygularını artırmaktadır.
Çeşitli nedenlerle kimi zaman eğitim olanaklarından yeterince yararlanamayan, kamusal alanda çalışma imkânı bulamayan, ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlarımızın ikincil konumu bu yayınlarla pekiştirilmektedir.
Kadınlarımıza 'Senin yerin sadece mutfak, ilgi alanın yalnızca giyim kuşam, üzerinde konuşabileceğin tek şey başkalarının hayatları' denmektedir.
Aslında 'Üretimde olma! Sanatta olma! Siyasette olma! Yönetimde olma!' denmektedir.
İşin daha vahim tarafı, ne yazık ki bu programların çoğu kadın programcılar tarafından yönetilmekte, çoğuna kadın uzmanlar eşlik etmektedir.