Bugün 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü...

Birileri 'İstanbul'un birinci köprüsünü' ele alarak tasarımlar yapmış...

Bayramı kutluyor...

Hazırladıkları 'mailing' adı verilen taslakları satıyor...

Yani para kazanıyor...

Bir başkası ise 'vatan- millet' diyerek 'ücretsiz' diyor...

Ne işe yaradıklarını bilmiyorum...

Sanıyorum; t-short'lara falan işleniyor..

Ya da 'Bayram kutlamalarında' kullanılıyor...

Bilmiyorum...

Ama birilerinin kendine göre hesap- kitap meselesi olduğu belli...

Bu tipler her zaman bir şekilde ortaya çıkıyor...

Bir bakıyorsunuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'çü oluyorlar, ya da bir bakıyorsunuz bir siyasi partinin kurultayı, genel kurulu öncesinde o partinin başkanının yanındalar...

Kaç kez 'Bu tiplere dikkat!' diye uyarılarımız olmuştur...

KİM KAZANDI?

Şimdi de birkaç gün önceye 12 Temmuz'a gidelim!

12 Temmuz, Yüce Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün,  Türkçenin, Arapça ve Farsça kökenli sözcük ve dilbilgisi kurallarından arındırılıp Türkiye Cumhuriyeti'nin ortak, ulusal dili olarak yazı ve konuşma dili haline getirilmesini amaçlayan, uluslaşma sürecinin temel taşlarından birini oluşturan 12 Temmuz 1932 tarihinde başlayan Dil Devriminin yıl dönümü idi.

Uyduruk dil Osmanlıcaya karşı Bilge Tonyukuk'un dili kazandı.

Var olsun Türk dili, var olsun güzel Türkçemiz...

KARTAL HİKAYESİ

Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar.

Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler.

Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar.

Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır.

İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar.

Herkes şaşkın, mutludur; böylesini ilk defa görmüşlerdir.

Anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar:

'Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı buğdayı böyle ye!..'

Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna; tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da...

Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir. Oldukça uzun kanatları vardır. Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır.

Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir.

"Anne bu ne?" diye sorar.

Anne tavuk;

'Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı.'

'Ne de güzel uçuyor!.." deyip iç geçirir yavru tavuk.

'Evet yavrum. Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın. Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı. Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın.'

O günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, "Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim." diye hayıflanır.

Ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider. Onu bir tavuk gibi defnederler.

Oysa ölen bir kartaldır...

Sonuç;

Aileler; kartal yetiştirmek isterler,

Dünyayı yönetenler ise; kartallara düşmandır; daima tavuk beslemek isterler..