Son yıllarda en büyük sosyal problemlerimizden biri de madde kullanımı...
Devlet de konuyu ele alı yor, uzmanlar da, sosyal medyada...
Özellikle kadın dernekleri ve birlikleri...
İzmir'de bu konu ile mücadele edenlerin sayısı az değil...
Ama bazen yetkililer gerekli hassasiyeti göstermiyorlar.
Nedeni basit, 'Salla başını al maaşını' gibi acayip bir durum!
Ama buna rağmen bağımlılıkla ilgili merkezler ve insanlarımız, canla başla her şeye rağmen birilerini kurtarmaya çalışıyorlar ya da tuzağa düşmemelerini sağlıyorlar.
Düzenlenen konferanslarda, bağımlılık ve eş zamanlı gelişen sorunların tedavisinde psikososyal dayanıklılığın geliştirilmesi ele alınıyor..
Örneğin; Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sosyal ilişkiler ve sosyal ağların bağımlılık tedavisindeki önemine işaret ederek 'Sosyal dayanıklılık, sosyal sağlamlık dediğimiz durum kişinin madde kullanmasını engelliyor' diyor.
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz da bağımlılık tedavisinde sosyal sağlamlığın önemine işaret ederek tedavide bireyin tedavisi kadar ailenin ve o sosyal bağların da yeniden rehabilite edilmesi gerekliliğinin altını çiziyor.

Büyük tehlike!

Tüm dünyada ve Türkiye'de giderek artan bağımlılık nedeniyle; bağımlılığa eşlik eden travma temelli sosyal ve duygusal problemler ve bunlarla mücadelede psikososyal dayanıklılığın geliştirilmesi ele alınıyor.
Ülke genelinde bilgilendirme çalışmaları yapmak ve farkındalık oluşturmayı amaçlayan uzmanlar ile gönüllüler, dünyada nüfusun yüzde 25'inin bağımlılık riskiyle hayatının bir bölümünde karşılaştığını belirterek, bunun da bağımlılığın bir halk sağlığı sorunu olduğunu ve bağımlılık nedeniyle pek çok kişinin yaşamını yitirdiğine dikkat çekiyor.
Bağımlı kişilerin beyninde nöroplastitesinin bozulduğu ve bu hastaların zorunlu tedavisi konusunda daha agresif bir tedavi yapılması gerektiği de ifade ediliyor.

Özgürlük olur mu?

"Bir insanın kendi kendine zarar vermesi, zarar verme özgürlüğü var mı yok mu?'
Ötenazi gibi bu da sorgulanıyor son zamanlarda.
Bu soruyu iyi sormamız gerekiyor.
'Bir insanın kendi kendine zarar verme özgürlüğü varsa bırakalım, bugün Kuzey Avrupa'da Norveç'te yapılıyor. İnsanlar madde kullanıyor, başkasına zarar vermedikçe bu kişi madde kullanabilir' deniliyor.
Biz karışmayalım, bir özgürlük alanı olarak görülüyor.
Fakat bir insanın kendi kendine zarar vermesi bir özgürlük mü?
Madde kullanımı pasif intihardır.
Pasif intihara da tıbbi onay verilmemesi gerekir, diye düşünenlerdenim.
Esas olan hastanın yüksek yararıdır.
Hastanın yüksek yararı esassa bu hastanın faydalı olması ve işe yaraması ile ilgili tedavilere en güçlü ve en kapsamlı, zorunlu klinik ortamda tedavi konusunda hastanın nöroplastitesi belli bir düzelme yakalayıncaya kadar o tedaviyi devam ettirmek yönünde olmalıdır.
Acaba ülkemizde bu yönde çalışma yapan kaç kişi ya da klinik var.
Çoğumuz bu kişilere 'zavallı' gözüyle bakarız, acır geçer gider ve kendisini kendi halinde bırakırız.
Bakıcılar da öyle...
Bir doktor anlatmıştı:
'Müptelalarına yeşil reçete yazar ve istediklerini almalarını sağlar ama tembihimi de yapardım; Kimseye zarar vermeyeceksiniz, köşenize çekilip istirahat edeceksiniz!'
Şaka değil bir gerçek...
Ama ya şimdi?
Sentetik uyuşturucular okul önlerinde bile satılıyor...
Bunu söyleyen emniyet yetkilileri...
Çocuklarınızı ve arkadaşlarını takip edin önerisinde bulunuyorlar.

Tek gerçeklik!

Madde kullanan bir kimse sadece maddeyi düşünüyor ve muhakemesi bozuluyor.
Aşık olan bir kimseyle madde kullanan kişinin biyolojik dinamiği ve psikolojik dinamiği birbirine çok benziyor.
Aşkın kimyasına benziyor.
Aşk neydi bir bağlanma sorunuydu.
Madde kullanan insanlar da maddenin içerisinde eriyorlar.
Hayatlarındaki tek gerçeklik o oluyor.
Bağımlılık hastalarında kişi bir nesneye bağlanıyor.
Hayatla bağlanma ilişkisini onun üzerine kuruyor.
Minesota Modelinde kişi bağlanacağı bir kişi ya da ilişki bulursa maddeye başlamıyor.
Madde kullanan kişilerin bağlanma modelini doğru şekilde yönetebilmelerini sağlamak gerekiyor.
Bağımlılıkla uğraşanların bağlanma konusunda daha çok kafa yormaları ve biyolojik bağlanma yerine sosyal bağlanmayı doğru şekilde kurmaları önemli, diye düşünenlerdenim, ben de....

Kadınlar daha fazla vakit geçiriyor

Sosyal ağlar ve mobil platformlarda 5 milyonu aşkın oyuncunun indirdiği oyunlara ait veriler incelendiğinde; kadın oyuncular arasında en popüler oyunların Çanak Okey, Mynet Okey, 101 Çanak Okey, Kelimebul, Tavla ve 101-34-51 olduğunu açıklandı.
Araştırmaya göre; kadınlar mobilde, erkekler ise bilgisayarda daha fazla vakit geçiriyor.
Çanak Okey'in mobil sürümünde kadınlar ortalama 21,5 dakika vakit geçirirken, erkekler 17,6 dakikalık seanslarla oyun oynuyor.
Oyun portalında ise kadınlar ortalama 38 dakika vakit geçirirken, erkeklerin oyun süresi 45 dakikaya çıkıyor.