Gazete nedir diye sorup yanıtını kısaca tanımlamak gerekirse; "Gazete, yazı ve fotoğraf kullanarak topluma güncel olaylar hakkında bilgi veren basılı belgelerdir" diyebiliriz. Yaptığımız bu kısa tanımlamanın gazete dediğimiz ürünün tam açıklaması olduğunu söylemek elbette mümkün değildir. Ancak; yazdığımız gibi biz bu kısa tanımlamayla yetinmeyi şimdilik yeterli görmekteyiz.
Ülkemizde 1831 yılında Takvim-i Vekayi ile başlayıp 1840'larda Ceride-i Havadis ile süren resmi gazetecilik, yerini; 1860'larda Tercüman-ı Ahval ismiyle yayınlanmaya başlayan gazete ile özel kesime bırakmıştır. Bu gazetenin sahipleri Şinasi ve Agâh Efendi'dir.

II. Abdülhamit döneminde duraksama gösteren ülkemiz gazeteciliği İkinci Meşrutiyetin ilanıyla birlikte canlanmışsa da İttihat ve Terakki Hükümetlerinin getirdiği baskılar ve ardından gelen I. Dünya Savaşı yıllarındaki sıkıntılardan olumsuz yönde etkilenmiştir. Mütareke ve Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında ülke basınını ikiye bölünmüş olarak görmekteyiz. Bir yanda padişah yanlısı Peyam-ı Sabah ve Alemdar gibi gazeteler öte yanda Hakimiyet-i Milliye gibi adından da anlaşılacağı üzere milletin egemenliğine inanarak Ankara'da basılan gazeteler.
Gazetecilik yalnızca bizim ülkemizde değil batı ülkelerinde de farklı yapılarına bağlı olarak gruplara ayrılırlar. Günün siyasal akımlarına bağlı kalarak bu farklılaşmayı doğal karşılamamız gerekir. Dememiz o ki; elbette, iktidar yanlısı gazeteler yanında muhalefet yanlısı gazeteler olacaktır.

***

Unutmamamız gereken diğer bir nokta da gazetenin tiraj almak için bazı olayların üstüne gidebileceğidir. Hatta gazeteler, bazı olayların yaratıcısı bile olabilirler. Gazetecilik tarihinde özel bir yeri olan William Randolph Hearst'ün sahibi olduğu gazete grubu aracılığı ile 1900'lü yılların başlarındaki ABD-İspanya savaşının nedenlerini hazırladığı ve savaş süresinde gerginliği körüklediği anlatılıp durulmuştur.
Bir de "Pembe Gazete" diye tanımlanan bir yayın türü bulunmaktadır. ABD'nin en zenginlerinden baba Rockefeller ömrünün son günlerini yaşamaktadır. Oğullar düşünüp taşınırlar öyle bir gazete çıkarılmalı ki içinde babalarını mutsuz edecek hiçbir haber bulunmasın. Nasıl ve neler olacaktır bu haberler? Birazını sıralayalım: 1- ABD Başkanı ülkesinin en başarılı ve değeli iş adamının John Davison Rockefeller olduğunu açıklayacaktır, 2- Teksas'taki kuyulardan kaliteli petrol fışkıracak, rakiplerininkilerden ise tuzlu su çıkacacaktır, 3- Borsada hisseler hızla yükselecektir, 4- Siyasette tuttuğu partiler, sporda tuttuğu takımlar başarılı sonuçlar alacaklardır, 5- Yıldız falları bile yaşamın güzellikleri üzerine olacaktır (!) Bu anlattıklarım olmuş mudur demeyin. Olmasa "Pembe Gazete" deyimi ortaya çıkar mıydı? Evet bir gazeteci ekibi; son derece ciddi çalışmayla belirli süre ile her gün için tek nüsha olarak basılan bir gazeteyi yayın hayatına kazandırmış ve baba Rockefellere sunmuşlardır. Amerikalı bu, parayı bulunca neler yapmaz ki?

***

Ancak derim ki her şeyin hududu olmalı. Nitekim yazımın başlığını belki de kendisinden izinsiz çaldığım değerli yazar "Yazgülü ALDOĞAN" da olan bitene inanamamış ki gazetesinde (POSTA 08.03.2015) bizim ülkemizde olanları "Basın Tarihine Geçecek Bir Durum" şeklinde açıklamış. Bakın daha neler diyor. "13 köşe yazarı aynı gün, aynı konuyu, aynı başlıkla DİLİNİZ KABA, VİCDANINIZ TAŞ diyerek yazabiliyor. Yazar; devamında ... belli ki emir büyük yerden, saraydan, saray muhallebi değil, yazı ısmarlıyor, Havuz Medyasının anlı şanlı, kızlı erkekli, 13 köşe yazarı KABATAŞ YALANI'nın ipine sarılıyor. ... diyerek yazısını sürdürüyor.

Ben bu üst bölümde yazılanlarla başlayıp detaylarına girmeye gerek duymadığım yazıdan çok etkilendim. Açıklamama gerek var mı bilemiyorum ama hatırlatayım Kabataş Yalanı diye tanımlanan; hani şu başörtülü bacıma saldırdılar denilip mazlum edebiyatı yapılan, ancak belgesi, kaseti var denilip bizzat olayın kahramanının avukatı tarafından yalanlanan, üstleri çıplak adamlarca yapıldığı söylenen idrarlı saldırı efsanesidir.

Bu 13 ortak başlıklı yazıları yazanların bunları nasıl da kotarabildiklerini benim aklım havsalam almıyor. Bir yazarın bunları becerebilmesi pek akla uygun gibi gelmiyor bana. Hiç mi akılları izanları yok bunların? Düşünce yetilerini yitirmişler olabilirler mi? Bilmem siz ne dersiniz?
Esenlikle kalınız...