Yarın 3 Kasım.
Amerikancı, gerici, liberal, karşı devrimci AKP iktidarının bir seçim-sandık darbesiyle iktidara gelişinin yıl dönümü.
Bir ABD projesi olarak tasarlanan AKP'nin yüzde 34 oy oranıyla parlamentonun yüzde 70'ini ele geçirişinin yıl dönümü.
Darbeler her zaman 'askeri' olmaz, iktidarın ve gücün AKP'ye bir "sivil darbeyle" verilişinin yıl dönümü.
1940'lı yıllardan bu yana süregelen "toplumun dinselleştirilmesi" ve "cumhuriyetin temel değerlerinin aşındırılması" operasyonlarının bir sonucu olarak, AKP'nin devletleşmesinin yıl dönümü.
1961-1971 arasında yaşanan gelişmelerdir bugünün AKP'sini yaratan. Cumhuriyet tarihinin en ilerici, en kamucu, en laik, en aydınlanmacı anayasası olan 1961 anayasasının yarattığı ilerici ve aydınlık toplumsal dokudan duyulan korkunun ürünüdür AKP.
1961-1971 arasındaki zaman dilimine Yalçın Küçük hocanın deyimiyle "Türkiye'yi sarsan on yıl" diyorsak eğer, 2002-2012 arasına da "Türkiye'yi karartan, gerileten, çökerten on yıl" diyebiliriz rahatlıkla.
2002-2012 arası, 1961-1971'den alınan intikamdır.
2002-2012 arası, 1961-1971'e duyulan nefret ve kindir.
2002-2012 arası, Türkiye'de 'bir daha asla' 1961-1971 arası yaşanmasın demektir.
2002-2012 arasında iktidara yerleşen kadrolar, 1961-1971 arasında yetiştirilmeye, palazlandırılmaya başlanan kadrolardır. 1963'te kurulan Komünizmle Mücadele Derneği ve bu derneğin önde gelen üyeleri tarafından oluşturulan İlim Yayma Cemiyetleri, bugünkü karşı devrimci ve gerici AKP kadrolarını yetiştirmiştir.
AKP, ta o zamanların ürünüdür.
AKP'ye hiçbir zaman bir 'neden' olarak bakılmamalı. AKP olsa olsa bir sonuçtur.
Bu coğrafyada 1940'larda başlayan karşı devrimci, gerici ve Amerikancı operasyonların sonucudur.

***

3 Kasım 2002'ye niçin seçim-sandık darbesi diyorum?
Bunu anlamak için Türkiye'yi 3 Kasım seçimlerine götüren, zorlayan, iten tabloya göz atmak yeterlidir.
O tablonun baş aktörleri Kemal Derviş-Hilmi Özkök-Devlet Bahçeli üçlüsüdür.
2001 krizi ve devalüasyonu sonucu sokaklara, meydanlara çıkan esnaf, köylü, orta sınıf kütlelerini hatırlayın. O güne kadar ülkedeki iktidarlara en önemli desteği veren esnaf-köylü-orta sınıf kütlesi, tarihinde ilk kez bir kalkışma yaşamış ve sermaye sınıfı ile burjuvaziyi "fena halde" ürkütmüştü. Bu kütle "dinsellikle", "boyun eğme ve biat kültürüyle" bastırılabilirdi.
Kemal Derviş-Hilmi Özkök ikilisinin çizdiği kompozisyonun parlamentodaki icracısı ise, seçim tarihini '3 Kasım 2002' olarak telaffuz eden Devlet Bahçeli'dir.
3 Kasım seçim-sandık-sivil darbesi, Samir Amin'in "Dünyanın Amerikanlaşması" diye kavramsallaştırdığı yönelimin, Türkiye'de yaşama geçirilmesi projesinin önemli duraklarındandır. Projenin amacı belli: Türkiye'yi Amerikanvari iki büyük partiye teslim etmek ve bu iki ana gövdeden birini iktidara getirerek emperyalist çıkarları savunmasını sağlamak.
2002-2012 arasında, bu görevi AKP üstlenmiştir.
Görevini layıkıyla yerine getiren AKP, Türkiye'yi "taşeron emperyalist" bir aktör durumuna sokmuştur.
Cumhuriyetin tüm temel değerlerini, laiklik anlayışını, kamucu düşünceyi, aydınlanma felsefesini yerle bir etmiş, ülke genelinde bir inşaat-ihale-rant cumhuriyeti kurmuştur.
Ülkenin taşını-toprağını, kıyısını-limanını, deresini-tepesini, dağını-ovasını çokuluslu tekellere, Suudi şeyhlerine, sıcak para komisyoncularına ve onların yerli işbirlikçilerine teslim etmiştir.
Özelleştirmelerle, hibelerle, ucuza satışlarla, "primitif akümülasyon" dediğimiz ilkel birikim modeliyle, yurt sathındaki tüm ekonomik-sosyal-kültürel değerleri ve yapıları para babalarına, iş adamlarına, sermaye sınıfına terk etmiştir.
Bu on yıl, cumhuriyetsizleşme, kamusuzlaşma, sanatsızlaşma, edebiyatsızlaşma, tiyatrosuzlaşma, kültürsüzleşme dönemidir.
Okulların mahalle mektebine, üniversitelerin medreseye dönüştürülme dönemidir.
4+4+4'le boyun eğmiş, itaat etmiş, kullaşmış ucuz işgücü kuşakların yetiştirilmeye başlandığı dönemdir.
3 Mart 1924'te çıkarılan ve ülkenin laikleşmesinin temeli olan üç yasanın üçünden de intikam alındığı dönemdir.
Yasama, yürütme, yargı erklerinin tekleştirildiği, Başbakan'ın padişahlığa özendiği dönemdir.
Talan dönemidir. Çöküş dönemidir.
Kapkaranlıktır.

***

3 Kasım'ı unutmamak ve unutturmamak gerekiyor.
Nazım Hikmet, nasıl ki '28 Kanunisani' adlı şiirinde Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürüldüğü güne dikkat çekerek "28 Kanunisani'yi unutma!" diyorsa...
Biz de Nazım ustadan esinlenerek, "3 Kasım'ı unutma!" diyoruz.
3 Kasım seçim-sandık-sivil darbesi, ülkenin genleriyle oynandığı, karşı devrimin en karanlık ve en azgın operasyonlarının sürdürüldüğü on yılın başlangıç günüdür.

***

Eğer AKP iktidarına bir onuncu yıl marşı lazımsa, şunu öneriyorum:
"İmam hatiplerle ördük anayurdu dört baştan / On yılda milyonlarca kul yarattık her yaştan!"

***

Şöyle de bir umudum var, paylaşmak istiyorum:
AKP sonun başlangıcındadır.
AKP'nin onuncu yılı, sonuncu yılı olacaktır.