Gazeteciliğin ve gazete yazarlığının geldiği noktayı, vardığı seviyesizliği, içine düştüğü çaresizliği anlatan bir örnek.
Taha Akyol'un dün Hürriyet'teki köşesi, köşe yazısının ilk cümlesi, 2012 Türkiye'sinde gazeteciliğin hâl-i pür melâlini anlatması bakımından çok önemli.
İletişim fakültelerinin gazetecilik bölümlerinde, ileriki yıllarda Basın Tarihi dersi anlatılacaksa eğer, Taha Akyol'un dünkü ilk cümlesi atlanmamalı.
Yazının başlığı "AKP ve CHP..."
Tayyip Erdoğan'ın, partisinin adına "AK Parti" denmesi konusundaki hassasiyetini biliyoruz. "AKP" diyen gazetecilere ne kadar kızdığını da.
Taha Akyol, dünkü yazısına "AKP ve CHP" başlığını atmış.
Ve yazının ilk cümlesi: "Sayın Başbakan'a önce şunu belirteyim, AKP diye yazmamda bir kasıt yoktur. Yazımın başlığı tek satır olsun diye öyle yazdım."

***

Ne bu şimdi?
Bağımsız bir gazeteci, olayları nesnellikle yorumlayan bir köşe yazarı, adeta özür dilercesine, yazısının başına böyle bir açıklamayı neden koyar?
Başbakan'ı kızdırmamak için mi?
Başbakan'dan azar işitmemek için mi?
Ya da Başbakan'ın gözüne girmek için mi?
Eğer öyleyse, Taha Akyol gazeteciliği de, yazarlığı da derhal bırakmalıdır. İstifa edip AKP saflarında siyasete atılmalıdır.
Bir gazetecinin, bir köşe yazarının, kimsenin gözüne girmek gibi bir hedefi olamaz, olmamalıdır.
Bir gazeteci haberini, bir köşe yazarı yazısını yazarken, "Başbakan'ı kızdırır mıyım?", "Falanca bakan beni azarlar mı?", "Filanca işadamıyla ters düşer miyim?" sorularını kendine soramaz, sormamalıdır.
Bir gazeteci ya da köşe yazarı, herhangi bir kimsenin gözüne girmek, aferin almak için yazamaz, yazmamalıdır.
Birilerinden korkuyor, çekiniyor iseniz, birilerini kırmamak istiyor iseniz, bu mesleği derhal bırakacaksınız. Hiç vakit yitirmeden hem de!
Başbakan, "AK Parti" değil de "AKP" diyen bir milletvekilini uyarabilir ya da ne bileyim o milletvekiline sitem edebilir. Ama bir gazeteci, bir köşe yazarı "AKP" de diyebilir, "AK Parti" de diyebilir, "Adalet ve Kalkınma Partisi" diye de yazabilir.
Bir köşe yazarının, yazısının başında Başbakan'dan af dilemesinin ne anlama geldiğini bilemiyorum, ama bunun gazetecilik olmadığını gayet iyi biliyorum.

***

Ne diyorduk hep:
Gazeteciysen boyun eğmeyeceksin.
Boyun eğiyorsan gazeteciyim demeyeceksin.