5 Nisan tarihli gazeteler, Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICI) adlı bir kuruluş tarafından off -shore bankalar sisteminde bulunan, dünyanın dört bir yanından 130 bin kişiye ait 32 trilyon dolara ilişkin bilginin ortalığa döküldüğünü haber verdiler.
   
Bir "operasyon"la karşı karşıyayız. Sistemin bütününe hakim efendilerin kararı olmadan bu çapta bilgilere ulaşılamaz.
   
2008 yılından bu yana krizle boğuşan ama çıkış yolu bulamayan en büyük emperyalistlerin, Kıbrıs Rum kesiminde küçük bir örneğini gördüğümüz, yaratılan zenginliğin bir kısmına doğrudan el koyma işlemine, dünya ölçeğinde başvurdukları anlaşılıyor.

Sistemin anatomisi

Ele aldığımız konuyu anlamak açısından anlamlı olan bazı veriler şunlardır (verdiğimiz rakamlar yaklaşık rakamlardır):
- Dünya Gayri Safi Hasılası                   75 trilyon dolar
- ABD GSMH'sı                          17 trilyon dolar
-ABD dış borcu                                                               17 trilyon dolar
- Dünyada dolaşımda olan dolar miktarı            130 trilyon dolar
- Dünyadaki finansal varlıklar:                         200 trilyon dolar
-Dünyadaki türev piyasaların hacmi                    600 trilyon-1katrilyon dolar

Sanal ekonomi

Bütün bu veriler ABD'nin başında olduğu dünya kapitalist sisteminin ne denli gerçek hayattan koptuğunu ve sanal hale geldiğini ortaya koymaktadır.
Dünyada dolaşımda olan doların önemli bir kısmının karşılığı yoktur.
Finansal varlıkların (tahviller, hisse senetleri, vb) çok daha büyük bir kısmının karşılığı yoktur.
Türev piyasalar açısından bakıldığında ise tamamen sanal bir ekonomik yapı ile karşı karşıyayız.
Durum böyle olduğu halde 2008 yılında kriz patladığında ABD'nin başvurduğu en "etkili tedbir" daha fazla dolar basmak olmuştur. 2008-2012 yılları arasında toplam olarak 17 trilyon dolar piyasaya sürülmüştür.

Kriz derinleşiyor

Ama para basmak çare değildir. Çare olmadığı için aradan beş yıl geçmesine rağmen kriz geçmemiş daha da derinleşmiştir. 1929 büyük krizinin üzerinden beş yıl geçtikten sonra bütün kapitalist dünya kriz öncesi üretim seviyesini yakalamış ve geçmişti.
Bugün durum çok farklı. Sistem bir bütün olarak ele alındığında 2008 seviyesine gelmiş değil. Bütün işaretler önümüzdeki yıllarda krizin derinleşeceğini gösteriyor.

Ölüme daha yakın

Bu durumun basit bir açıklaması var.
Kapitalist sistem 1930'larda bugünkü kadar çürümemişti, hâlâ rezervleri vardı.
Gerçek ekonomi ile sanal ekonomi arasında bugünkü kadar bir uçurum yoktu.
Dünyadaki zenginliğin çok önemli bir kısmı, bugünkü gibi her türlü denetim ve vergilendirmenin dışında kara para cennetlerinde (off-shore sistemi) değildi.
Sistem o zaman, bugün olduğu gibi sıcak para operasyonlarına dayanmıyordu.
Mali sermayenin sanal ekonomisinin gidebileceği bir son nokta vardı ve oraya gelinmiştir.
Mart 2013'te Kıbrıs Rum kesiminde, bankalardaki 100 bin Euro'nun üzerindeki hesapların yüzde 40'ına el konulması şeklinde yapılan işlem, bir çaresizliğin sonucuydu.
Kapitalist sistem, bugüne kadar dayandığı temellere saldırmaktadır. "Özel mülkiyet" dokunulmazlığını ortadan kaldırmaktadır.
Kendi yasalarını çiğnemektedir. Güvenliğini üstlendiği sermayeye el koymaktadır.
Şimdi aynı işlem dünya çapında gerçekleşmektedir.
Off-shore bankalarında deşifre edilen hesaplar dünyada sıcak para işlemlerinde kullanılan sermayeye aittir.
Söz konusu hesap sahipleri şimdi paralarını almak isteyecekler ama alamayacaklar.
O 32 trilyon doları kullanmakta olan ülkeler ve kurumların hiçbiri oluşacak yoğun talebe cevap veremez.
En büyük borçlu, bilindiği üzere ABD. 17 trilyon dış borcun yanı sıra toplam 50 trilyon kadar borcu bulunuyor.
Gerçekte olacak olan şudur: Başta ABD olmak üzere dünyanın en büyük borçluları, borçlarının üzerine yatıyorlar.
Ama bunun da çare olmadığı görülecektir.
Kıyı bankalarından (off-shore) başlayan deprem, hâkimiyetlerini sıcak para akışı üzerine kurmuş, ABD başta olmak üzere sistemin büyün ülkelerini vuracaktır.

[email protected] <mailto:[email protected]>