Kadın kocası işteyken sevgilisini eve çağırıyor. İkisi de yataktayken, birden kapı çalıyor, bir de bakıyorlar kocası eve erken gelmiş! Kadın panik içinde: "Alladım bu nerden çıktı şimdi! Çabuk al topla kıyafetlerini, camdan atla kaybol!" Adam pencereden aşağı bir bakıyor: "Hayır atlayamam deli misin, nasıl yağmur yağıyor görmüyor musun?" Kadın deli gibi koşturuyor: "Kocam bizi burada yakalarsa ikimizi de öldürür atlamak zorundasın hadi çabuk, çabuk!"

Böylece adam çaresiz, kıyafetlerini kaptığı gibi camdan atlıyor. Ayağa kalkıp bir de etrafa bakıyor ki bir maratonun tam ortasına dalmış. Çaresiz bozuntuya vermeden yarışçılarla koşmaya başlamış. Tabi çırılçıplak ve pantolonu gömleği elinde koşan bir tek kendisi olduğu için dikkat çekiyor. Koşuculardan biri soruyor kendisine: "Siz hep çıplak mı koşarsınız?" "Ah evet... Rüzgarın çıplak tenime değmesi kadar güzel bir duygu yok." "Ama çıplak koşarken de hep kıyafetlerinizi elinizde mi taşırsınız?" "Yaa öyle... Koşu bitince arabama biner giyinir, eve giderim diye." -Gerçekten çok ilginç. Peki, koşarken hep prezervatif de takar mısınız?"  "Aaa.. şeyy.. Sadece yağmur yağdığı zaman."

PKK, Foça'daki bizi kahreden çirkin saldırısından sonra bu kez, bir ilke imza attı ve ilk kez bir milletvekilini kaçırdı. Bundan sonra bütün milletvekilleri için hava hep yağmurlu. Yani hepsi artık korumayla dolaşmak zorundalar.

Ama işin vahameti siyasetçilerimizin bir bölümü tarafından hala tam olarak kavranabilmiş değil.
Biz sıradan vatandaşlar artık, deprem, kürtaj, obezite, spor, yargı, hangi konu olursa olsun her şeyin siyasi olarak tartışılmasına, her konuda çifte standart uygulanmasına alıştık.
      
Konu iç siyasetle ilgiliyse ve olay kamuoyundan genel olarak tasvip gördüyse söylemler belli. Hükümet:
"Biz yaptık. Daha da yapacağız" diye koro halinde bağırıyor.
Muhalefet ise iş iyi mi kötümü, doğru mu yanlış mı demeden eleştirmeye devam ediyor.
Yapılan iş ya da çıkan olay kamuoyundan tepki gördü mü söylemler hemen değişiyor.
Hükümet kanadından saygın bir isim çıkıp hemen "Yapılanları onaylamıyoruz" diyor. Olay vahimse "Şiddetle kınıyoruz, bunlar geçmiş dönemin kalıntıları vs. "Olay terör ve bir şeyse ve halkı iyice gerdiyse bu kez Başbakan çıkıyor ve "Bu noktada misliyle karşılık görürler" falan diyor.
Muhalefet ise sanki her şey AKP'nin suçuymuş gibi "Gördünüz mü bunlar bir şeyi beceremiyorlar" diyor.
Başbakanımızın en çok kullandığı iki kelime "Bu noktada." Yerli yersiz bu iki kelimeyi kullanıyor.
Başbakanımıza onun iki kelimesi ile sesleneyim: Sayın Başbakanım geldiğimiz bu noktada artık siyasi hesap yapma noktasını çoktan geçtik. Önümüzde çok çok ciddi bir devlet ve millet meselesi var. Bir yandan Ortadoğu'daki gelişmeler bir yandan terör örgütünün değişen ve daha da çirkinleşen yöntemi, hem milletimizin huzurunu fazlasıyla kaçırmakta hem de toprak bütünlüğümüzü ciddi şekilde tehdit etmeye başlamaktadır.

Onun için artık bu tür konular günlük siyasi çıkar malzemesi yapılmadan, başta bütün siyasi partilerimizle birlikte, tüm kurumlarımızın ortak aklı ile bir an önce çözümlenmelidir. En azından çözüm yolu bir an önce mutabakatla belirlenmeli ve yöntemden tüm siyasi partiler ortak olarak sorumlu olmalıdır. Bunun için de CHP'nin çağrısına uyup TBMM'yi bir an önce toplamak büyük bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirin. Unutmayın bu noktada artık hava her gün yağmurludur.