SEN SUS FIKRALAR SÖYLESİN

Dağıstanlılar kavga etmeyi çok severlermiş. Bir gün Rus'un biri, Dağıstanlı'nın arabasına çarpar. İçinden 3 Dağıstanlı çıkar ve adama:
"Kavga edecez" der.
Rus:
"Abi affet özür diliyorum."
"Yok, biz kavga edecez."
"Abi polis çağıralım, hata kiminse ödesin."
"Yok, kavga edecez."
"Tamam abi, ben sizin hasarı ödeyim kavga etmeyelim."
"Yok, baba biz kavga edecez."
"Abi ben sizin hasarı ödeyim, alın araba da sizin olsun."
"Mümkün değil, kavga edecez."
"Abi tamam ama böyle kavga olur mu? 3'e 1. Olmaz valla."
Dağıstanlılar'ın lideri, yanındaki arkadaşına döner ve şöyle der:
"Geç lan karşıya kavga edecez."
***
CHP MYK'yı açıklandı. Parti Meclisi'ne İzmir'den sekiz kişi girmişti ama MYK'ya CHP'nin en başarılı olduğu şehir olan İzmir'den giren bir kişi bile yok.  "Önce sen gireceksin", "Ben gireceğim", "Sonra o kesinlikle girmeyecek" şeklindeki kavgaların sonunda yorganı başkaları aldı. Yorgan gitti ama kavga hala bitmedi. Bunun sebebi de, İzmir örgütünde, maalesef halen Dağıstanlı kafası ile hareket etme alışkanlığının sürmesi.
  
İZMİR EFSANELERİ

ERYTHRAİ'Lİ KADINLAR EFSANESİ- ILDIRI

Çeşme ilçesinin Ildırı Köyü 'nün tarihteki adı Erythrai'dir. Tarih boyunca karşı kıyıda bulunan Sakız adasındaki Chios şehri ile aralarındaki denizi paylaşamamışlardır. Bu deniz ticaretine hakim olma yarışı Fenikeliler'i harekete geçirir. Bu iki şehrin çekişmesinden yararlanıp kendi hakimiyetlerini arttırmak için Herakles'in altından yapılmış bir heykelini bu iki düşman şehrin ortasında bir şat üstüne yerleştirerek bırakırlar.

Erythraililer ile Chioslular, bu altın heykeli kendi şehirlerine götürmek için kıyasıya bir mücadele içine girerler. Ancak iki taraf da bu heykeli kendi şehirlerine götürmeyi başaramaz. Sonunda Erythraililer, bir bilgeden yardım isterler. Bilge onlara "Bu heykeli ayaklarınız oynak su üstündeyken kıyıya çekemezsiniz. Bunu sağlayabilmeniz için ayaklarınızın karaya basmış olması gerekir" der.
Bunun üzerine şehirde halat olmaya uygun ne varsa toplanır ancak kıyı ile heykelin arası çok açık olduğu için yapılan halat yine de yetmez. Bunun üzerine bilge yeniden duruma müdahale eder ve "Bütün kadınlar saçlarını kesip halat yapsın" der. Kadınlar saçlarını kesip halata ilave ettirirler ve böylece Herakles'in altın heykeli Erythrai'ye gelir. Heykelin onuruna da şehirde bir de tapınak yapılır. Kadınların saçlarından ördükleri halatı da tapınağa koyarlar.
(Sayın Yaşar Ürük'ün "İzmir Efsaneleri" Kitabından derlenmiştir.)


ATATÜRK KÖŞESİ

Bu Milletle Neler Yapılmaz!

Atatürk'ün, milletin ruhundaki o sönmez meşaleyi tutuşturmak için Anadolu'yu adım adım dolaştığı 1919 yılıydı. Büyük asker, Erzurum yolundadır. Ilıca'da tunç yüzlü bir ihtiyarla yaptığı enteresan bir görüşmeyi Cevat Dursunoğlu şöyle anlatmaktadır:
"20-30 kişilik bir göçmen kafilesi başında bulunan bu ihtiyar, omuzlarına kartal kanadı gibi attığı paltosu ve elindeki asası ile bir yolcudan çok doğu mitolojisindeki yarı tanrı kabile reislerine benziyordu. Misafirlerin önemli kimseler olduğunu anlayan ihtiyarın zeki gözleri parladı. İri ve ak tüylerle örtülü elini, geniş göğsünün üstüne koyarak onları selamladı.
Mustafa Kemal, ta yanı başına kadar geldiği halde, heybetinin azametini kaybetmeyen bu ihtiyarın hatırını soruyor, o da gövdesine yaraşan derin ve gür sesiyle teşekkür ediyordu. Bu kısa hoş-beşten sonra Paşa ihtiyara:
- Ağa, dedi. Böyle nereden geliyorsun?
- Paşam, Rus gelirken göçmen olmuştuk. Çukurova'daydım. Şimdi köyüme dönüyorum.
Atatürk, buralara dönmenin pek yerinde olmadığını, kışın sıkıntı çekileceğini anlatmak istedi. Sonra da ekledi:
- Ağa, yoksa oralarda geçinemedin mi?
- Hayır, paşam, Çukurova cennet gibi bir yer. Bir eken yüz alıyor. Son günlerde işittim ki, İstanbul'daki "ırz kırıkları" bizim Erzurum'u Ermeniler'e vereceklermiş. Geldim ki, göreyim bakalım, bu namertler kimin malını kimlere veriyorlar?
Tunç çehreli, beyaz sakallı, güngörmüş ihtiyarın iman dolu göğsünden gelen bu ses, yine onun gibi tunç yüzlü askerin gözlerini yaşarttı.
Bu eski Türk kalesine, millet işi için milletle beraber çalışmaya gelen büyük devlet adamı, yaşlı gözlerle arkadaşlarına döndü: Bu milletle neler yapılmaz! Dedi ve sonra ihtiyarla vedalaştı.
 
HABER YORUMLARI KÖŞESİ

Haber: Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe bugün TEM otoyolunun Sakarya-Akyazı mevkiinde geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.( 1 Ağustos 2012) Basından
Yorum:  Başımız sağ olsun. Hani Attila İlhan Mustafa Kemal şiirinde "Yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer/Her geçen seni bizden parça parça götürür/ Mustafam Mustafa Kemal'im." diyordu ya; merak ediyorum, acaba  Atatürk'ten bir parça daha gitti diye sevinen oldu mu?

SOHBET EDEN ŞİİRLER
 
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev..
Nazım Hikmet

Gönül seni görmezse, suçu göze yükleme.
Mana yoksa içinde, suçu söze yükleme.
Erişilmez güzelden beklediğin nedir ki?
Tavrı sana uymazsa, suçu öze yükleme..."
Yılmaz Karakoyunlu

HAFTANIN AFORİZMASI

Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekanın kullanılmasıdır. (Platon)

POLİTİKADAN BİR ERDAL İNÖNÜ GEÇTİ

Bir miting öncesi SHP milletvekillerinden biri Erdal İnönü'ye şöyle der;
-Sayın Genel Başkanım, siz iyi konuşamıyorsunuz. Bakın Özal nasıl esip gürlüyor.
İnönü "peki, ne yapmam gerekiyor?"  diye sorar milletvekiline. Milletvekili bilgiç şekilde yanıtlar:
-Konuşurken masaya yumruğunuzu vurun ve biz şöyle partiyiz, böyle partiyiz diye kükreyin!
 İnönü kürsüye çıkar, yumruğunu masaya vurur ve konuşmaya başlar:
-Biz öyle bir partiyiz ki....
 Burada durur ve az önce kendine akıl veren milletvekilini göstererek devam eder:
-Bundan sonrasını bu arkadaş söyleyecek.
***
Yine bir seçim döneminde Genel Başkan Erdal İnönü, önce Cizre'de bir konuşma yapacak ve sonra Siirt'e geçecektir. Ancak Cizre'de bir grup protesto gösterisi yapıp, seçim otobüsünü taşlayınca buradaki miting iptal edilir. Böylece hiç vakit kaybedilmeden Siirt'e geçilir. Siirt İl Başkanı, parti otobüsünün tam zamanında geldiğini görünce hem şaşırır hem sevinir.  Doğruca Genel Başkana gidip "İlk defa bir seçim otobüsü bildirilen saatte geldi, size çok çok teşekkür ederim Sayın Genel Başkanım" der.
İnönü gülerek karşılık verir "Siz bana değil asıl Cizreliler'e teşekkür edin."
***
Erdal Bey tam bir sigara düşmanıdır. Parti meclisi toplantılarında duman altı olmaktan da son derece rahatsızdır. Bir Parti Meclisi toplantısında ilk sözü "bundan sonra toplantılarımızda sigara içilmeyecek" olunca, arka sıralardan bir üye, "Bu kararınızı oylamaya sunsak efendim" diye itiraz edince İnönü cevabı yapıştırır:
"Anti demokratik kararlarda oylama olmaz"!
***
Seçim otobüsüyle seçim gezisinde bir yere giderlerken otobüsün kornası takılmış, ötüp duruyor. Şoför otobüsü sağa çekip durdurmuş sesi kesmeye çalışıyor ama nafile. Milletvekillerinden biri şoföre; "Kablosunu kopar" diye akıl verince İnönü müdahale etmiş;
-Durun yahu koparmayın, bir derdi var ki bağırıyor. Meselenin köküne inelim.
***
Bir gazeteci Erdal İnönü'ye; "sizin için Norveç'te başbakan olabilir diyorlar" der.
Erdal Bey yanıtlar;
-Bu herhalde Türkiye'de bu işleri beceremiyorsun demenin kibarcası.
Bir zamanlar eleştirdiğimiz İnönü'nün zarafetini şimdi ne kadar arıyoruz.

DİKKAT EDECEKSİN

Doktorun muayenehanesine giren kadın, kapıyı kapatır kapatmaz soyunup çırılçıplak kalıverdi.
Doktor şaşırdı:
-Hanım efendi niye hemen soyundunuz belki de muayene için gerekmeyecekti.
Kadın etrafına şöyle bir bakındıktan sonra hemen çıplak yerlerini örterek mahcup mahcup konuştu:
-Şey, ben avukatımın yazıhanesine girdiğimi sanmıştım da.
***
Adam arkadaşlarına heyecanlı, heyecanlı bir şeyler anlatmaktadır:
- Çok acayip bir şey oldu arkadaşlar, dün gece kapıyı çaldım, karanlıkta açanı hizmetçi kız zannedip öptüm. Meğer karım değil miymiş?
- Eee, ne olmuş yani?
- Daha ne olsun yahu? Karımı öperken karım: "Dikkat et sevgilim, kocam her an gelebilir, diye fısıldadı...
***

Amerika'da ölen bir kadın için kilisede cenaze töreni düzenlenmişti. Tören sonunda cenaze görevlileri tabutu taşırken, tabutun ön bölümünü yanlışlıkla kilisedeki sütunlardan birine çarptılar. Bu olaydan sonra tabuttan bir inilti sesi duyuldu. Tabut açıldı ve öldüğü sanılan kadının gerçekte yaşadığı anlaşıldı. Bir süre hastanede tedavi edilen kadın iyileşti ve 10 yıl daha yasadi. 10 yıl sonra öldüğünde ise cenaze töreni yine ayni kilisede yapıldı. Tören sonrası görevliler tabutu taşırken, kilisedeki aynı sütunun önüne geldiklerinde, ölen kadının kocasının, arkalardan sesi duyuldu:
 - Lütfen sütuna dikkat edin ...

İŞ KONUSUNDA HASSASIZDIR

Genç ve çok güzel bir kadın doktor muayenehanesine girdi.
Doktor Şikayetiniz nedir hanımefendi" diye sordu.
Genç kadın yanıtladı;
-Ne zaman ayna karşısında çırılçıplak soyunup kendime baksam göğüs uçlarım sertleşiyor.
Doktor "Soyunun bir bakalım" dedi.
Epey bir bir incelemeden sonra doktor başını kaldırdı ve "Hımmm" dedi:
-Neden olduğunu anlayamadım ama bulaşıcı olduğu kesin.
***
Doktor, hastası olan genç ve güzel kadını öyle muayene ediyordu ki genç kadın dayanamayıp sordu:
-Sonunda vizite ücretini hangimiz ödeyeceğiz doktor bey.
***
Gece yarısı bir taşra kasabasında hastanın evine çağrılan doktor telaşla evden çıktı. Bir iki dakika sonra hızla kendi evine girdi. Karısı "Hayrola" dedi "ne oldu?"
-Tabancamı unutmuşumda.
-Boşuna dönmüşsün nasıl olsa reçete defterin de aynı işi görürdü.