Agatha Christie romanlarını okuyanlar iyi bilirler. Onun başkahramanı, gelmiş geçmiş en ünlü dedektiflerden olan Hercule Poirot'dur.
Kitabın başında o romanda geçen kişiler sayılır. Liste şöyle biter  "Ve Hercule Poirot."
Sonra kitaptaki önemli ipuçları alt alta sıralanır. Daha sonra da Hercule Poirot'nun cevaplaması gereken sorular başlığında olaya teşhis koymaya yarayacak önemli sorular sıralanır.
Ve roman başlar, Poirot eldeki delillerle, soruların cevaplarını birer birer bulur teşhisini koyar ve katili ortaya çıkarır. Ancak bunu kitabın sonunda ve o romanda hayatta kalan bütün kişilikleri bir araya toplayarak ve yavaş yavaş ve tadını çıkararak yapar.   
    
Gelin, bizde bu gün Poirot gibi dedektiflik yapalım. Sonuçta belki bir katili bulamayız ama siyasi bir teşhis koyabiliriz.

Roman: DÖRTYOLDA TEŞHİR
Romanın Kahramanları
AKP Milletvekilleri,
-Bazı Emniyet Görevlileri,
Ve de SEÇMEN
Seçmen'in elinde şu ipuçları vardı;
Üç kelime;1- Teşhir, 2-Techir, 3-Terfi   
Seçmen şu soruları yanıtlamalıydı:
Teşhir nedir? Tehcir nedir? Terfi nedir?
Hüseyin Çelik olanları niye tasvip etmemişti? Bülent Arınç niye kızmıştı?
Bu bir ilk miydi? Seçmen ne yapmalıydı?
OLAY:Hatay'ın Dörtyol ilçesinde bir milletvekilimizin oğluyla tartışan emniyet mensupları, ellerine numaralar verilerek teşhis edilsinler diye milletvekilinin oğlunun önüne çıkarılmışlardı. Olay kameraya alınmış ve emniyet görevlileri tüm Türkiye'ye teşhir edilmişlerdi. Sonuçta da milletvekilinin oğluyla tartışan komiser muavini görevden alınmış, yani Tehcir edilmişti. İktidar milletvekilinin oğluna gerekli özeni göstererek bu Teşhir Olayını düzenleyen ilçe emniyet müdürümüz İl Emniyet Müdür Yardımcısı yapılmış, yani terfi ettirilmişti.
Soruların yanıtları: Teşhir: Gösterme. 2. Sergileme. 3. Herkese duyurma, dile düşürme. 4. Bir hükümlüyü ceza olarak halka gösterme. Tehcir: Göç ettirme, göç etmesine sebep olma, sürme. Terfi: Derece, makam bakımından yükselme anlamlarına geliyordu.
Olayın özeti aslında şuydu; İktidara karşı geldin mi cezalandırılsın. İktidara yakın durdun mu da ödüllendirilirsin. Peki, Sayın Hüseyin Çelik ve Sayın Bülent Arınç niye sinirlenmişti. Onlar böyle basit bir konu ile seçmenin artık AKP iktidarının zihniyeti konusunda teşhis koymasından korkuyorlardı.
Halbuki bu bir ilk değildi. O güne kadar zaten AKP'nin istemediği hiçbir kimse önemli bir kuruma zaten tayin edilmemişti AKP'ye karşı olanlar zaten bir şekilde cezalandırılıyorlardı. Cezalandırmalar herkesin gözü önünde ama "İleri Demokrasi" ambalajında yapılıyordu. Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı Sayın Bülent Arınç'ın arkadaşıydı. Allah verdikçe veriyordu. Böylesine ufak böylesine basit bir olay için bu düzen riske atılır mıydı? İşte öfkenin sebebi buydu. Şimdi gelelim son ve en önemli konuya: "Bu durumda acaba seçmen ne yapmalıydı?"
Hadi biraz kafanızı zorlayın, biraz dedektiflik yapın da o sorunun cevabını da artık siz verin. Ama bunu Hercule Poirot gibi, hepiniz bir araya toplanarak tartışarak, tadını çıkara çıkara ama suyunu çıkarmadan bir an önce yapın.