SEN SUS FIKRALAR SÖYLESİN
         
İki adam ölür ve cennetin kapısına gelirler. Cennetin kapısında sorgu meleği ve diğer görevliler beklemektedir. Sorgu meleği ilk adama sorar: Hayatta iken ne iş yapardın?
- İmamdım, ömrümü Allah yoluna verdim, her gün dua ettim, insanlara yardım ettim, harama el uzatmadım, vaazlar verdim.
- Çok iyi. İmam efendiyi cennetin kıyısında bir yere yerleştirin.
İkinci adama sorar:
Sen ne iş yapardın?
- İstanbul'da taksi şoförüydüm.
- Çok iyi, beyefendiyi cennetin başköşesine yerleştirin.
İmam bunu duyunca öfkelenir:
- Olamaz! Bu işte bir yanlışlık olmalı. Nasıl oluyor da benim gibi ömrümü Allah'a adamış bir insana cennetin kıyısında bir yer gösterirken, bir taksi şoförünü başköşeye yerleştiriyorsunuz?
Melek gülerek yanıtlar:
- Bak oğlum, sen vaaz verirken herkes uyuyordu, bu adam araba kullanırken ise herkes dua ediyordu!
***
Eğer, ölçü fıkrada ki gibi çok dua ettirmekse, Allah geçinden versin, Başbakanımız da cennette başköşeye yerleşeceklerdendir. Çünkü milletin yüzde 50'si ona oy verip, sağlığı için duacıyken, geri kalan yüzde 50 ise 'devletin ve milletin başına büyük bir bela açmadan gitsin' diye dua ediyor. Herkes duacı yani.
  


İZMİR EFSANELERİ
EMİR SULTAN /GAZİEMİR

Büyükşehir Belediyesi'nce restore edilen Emir Sultan Türbesi. Bugün İzmir'in merkez ilçelerinden olan Gaziemir, eskiden Seydiköy'ün dış mahallelerinden biriydi. Bir rivayete göre Gaziemir adı, İzmir'in ilk fatihlerinden olan Umur Bey'in kumandanlarından Seydi  Mükeremeddin Emir Sultan'dan gelmektedir.
Gaziemir adıyla ilgili efsane ise şöyledir;
Ünlü bilgin İmam-ı Birgivi Hazretleri,1573 yılında İstanbul'dan dönüşlerinde yakalandığı veba hastalığı sebebiyle Menemen'de vefat etmiştir. Halk vasiyeti üzerine, tabutunu sırtlayıp Birgi'de defnetmek üzere yola koyulur.
Yolda öğle namazı zamanı gelir. Halk namaz kılmak için durur ancak abdest almak için tüm aramalara rağmen su bulamazlar. Burada bir mucize olur.
İmam-ı Birgivi Hazretleri tabuttan elini çıkarır ve müritleri arasında bulunan Emir adındaki kişiye "Kaz Emir" diye emreder. Bunun üzerine toprak kazılır ve su bulunur. Bu kişinin İzmir'deki Emir Sultan türbesinde yatmakta olan Seydi Mükremeddin Emir Sultan olduğu rivayet edilir. "Kaz Emir" sözü ise zaman içinde Gaziemir şekline dönüşür. 1960 yılında ise ilçenin resmi adı Gaziemir olur.

 

ATATÜRK KÖŞESİ
 
(Atatürk'ün kaldığı 101 numaralı oda bu gün müze haline getirilmiştir.)
Kurtuluş savaşı öncesi, Mustafa Kemal bir ara Pera Palas Oteli'ne yerleşir. Otelde yerli yabancı basın mensupları, yabancı şahsiyetler ve işgal kuvvetlerinin komutanları kalmaktadır.
Bir gün işgal kuvvetlerinin komutanları otelde yemek yerken, başka bir köşede yemek yiyen Mustafa Kemal dikkatlerini çeker. Kim olduğunu sorarlar. Yemek yiyenin o tarihte bile meşhur bir asker olan Mustafa Kemal olduğunu öğrenince masalarına davet ederler. (Çünkü o tarihte, Mustafa Kemal, Çanakkale Zaferi ile 1. Dünya Savaşı'nın en önemli ve ünlü askerlerinden biri haline gelmiş ve hakkında yabancı dilde kitaplar yayınlanmış bir komutandı.)
Bunun üzerine Mustafa Kemal, işgal kuvvetleri komutanlarını kast ederek; "onlar burada misafir sayılır. Biz ev sahibiyiz. Onların bizim masamıza gelmeleri gerekir." Der. Tabii iki taraf da masalarında kalır. Ancak bu anekdot, Mustafa Kemal'in daha o günlerde bile vatanın işgalcilerden kurtulacağına olan inancını göstermesi bakımından çok önemlidir.
(Şevket Süreyya Aydemir Tek Adam Cilt 1, Sayfa 324)


HABER YORUMLARI KÖŞESİ
KIZDIRMA BE SELAHATTİN

Haber: Başbakanımız  Sayın Recep Tayyip Erdoğan şunları söylemiş;
"Geçenlerde Rusya seyahatimde Putin'e şöyle bir latife yaptım. Dedim ki 'Zaman zaman bize takılıyorsun. AB'de ne işin var diyorsun. O zaman ben de şimdi size takılayım. Hadi gelin bizi Şangay Beşlisi'ne dahil edin, biz de AB'yi gözden çıkaralım...
Mesajı ben devamlı veriyorum oraya. 'Başka arayışlara bizi götüreceksiniz' diyorum."  (Hürriyet Gazetesi)
Yorum: Bu haberi okuyunca bir arkadaşımın ev işlerine bakan yardımcısı aklıma geldi. Bulgar göçmeni bir bayandı. Kocası çok kıskançmış, günde birkaç kez karısına telefon edip, 'kimseye bakma, kendine dikkat et' diye baskı yaparmış. Bir gün arkadaşım evdeyken yine yardımcının telefonu çalmış. Kocası yine saydırmaya başlamış olmalı ki, kadın dinlemiş dinlemiş ve sonunda patlamış; "Eee, yeter artık be Selahaddin. Kızdırma beni, sonunda kaçırtacan birine sen de rahatlıyacan bende."

SOHBET EDEN ŞİİRLER

ÖZLEMEK ÜZERİNE

Özlemin ağır yükü,
Çökmüş koca şehrin yaşlı omuzlarına.
Bense yaramaz bir çocuk gibi,
Seni çok sevdiğimi,
Yazar dururum özlemin tozlarına.
                          Ulvi PUĞ

Beklemelerin en güzelidir
Geleceğini bilerek,
Kavuşmanın özlemiyle
Seni beklemek.
Ulvi PUĞ


HAFTANIN AFORİZMASI

Uzun süre devam eden bir anlaşmazlık, her iki tarafın da haksız olduğunu gösterir. (Voltaire)

GİDECEĞİN YÖNÜ BİLECEKSİN

Banka yeni soyulmuştu. Etraf polis kaynıyordu. Müfettiş şaşkınlık ve öfkeyle konuştu:
-Size bütün çıkışları tutun demiştim. Tutmadınız mı?
-Tuttuk efendim.
-O halde hırsızlar nasıl kaçtılar?
-Giriş kapısından efendim...
***
Ormanda iki avcı oldukça büyük bir ayının ayak izine rastlamışlardı. İkisinin de içini bir korku kapladı. Daha çabuk toparlanan avcı duruma el koydu.
-Tamam, şimdi ayak izlerine göre sen ayının nereye gittiğine bak, ben de nereden geldiğine bakayım.
***
Küçük bir balıkçı köyünde Temel, tembel olduğu için eşi Fadime balığa çıkmak zorunda kalırmış. Sabah erkenden balıkçılar tekneleri ile denize açıldıklarında erkekler hep aynı yöne gitmelerine rağmen Fadime kendine göre bir yöne gidermiş.

Akşam balıktan dönüldüğünde erkeklerin çok az balık yakalamış olmalarına rağmen Fadime'nin kayığı silme balık dolu olurmuş.

Bu duruma dayanamayan erkekler, isin sırrını sormuşlar. O da:

- "Biliyorsunuz kocam uykucudur, sabah eşimin pijamasını açıp bakıyorum. Temelinki ne tarafa doğru yatmış ise o yöne gidiyorum" demiş. Erkekler:

- "Peki, bacı sağa, sola anladık ama dimdik durursa ne tarafa gidiyorsun?" diye sorunca Fadime:

- "Canim, o gün balığa çıkar mıyım hiç?"


İKİZLER

-Karınızı ikiz kardeşinden nasıl ayırıyorsunuz?
-Valla ben hiç ayırmıyorum. Onlar dikkat ediyorlardır herhalde!
***
-Karınızı ikiz kardeşinden nasıl ayırt ediyorsunuz?
- Kardeşinin gözleri karımınken daha koyu renkli, kardeşi daha uzun boylu. Haa, bir de kardeşi erkek.
***
-Karınızı ikiz kardeşinden nasıl ayırt ediyorsunuz?
-Karım sevişir sevişmez arkasını döner uyur. Kardeşi ise mutlaka bir sigara yakar.


KAYIP MI KAZANÇ MI?

-Bundan sonra Osman'la birlikte yaşayacaksın karıcığım. Çünkü seni kumarda kaybettim.
-Nasıl yaparsın böyle bir şeyi? Hem, hani Osman kumardan hiç anlamaz hep kaybederdi. Nasıl oldu da kazandı?
-Eee, bugün şansı yerindeydi. Biraz da ben hile yaptım tabii.
***
-Hep büyük şehir sevdasının kurbanı oldum şekerim. Ama bu kez küçük bir kasabalı ile evlendim.
-Memnun musun bari?
-Çok memnunum çok. Bundan sonra bütün evliliklerimi küçük kasabalılarla yapacağım.
***
-Babacığım Ali'nin evlenme teklifini kabul edeceğim ama annemden ayrılmak da istemiyorum.
-Onu da götür kızım onu da!


AH ŞU SEKRETERLER

-Sekreter hanım, durmadan telefonla konuşuyorsunuz. Biraz da işlerinize bakın çok biriktiler.
-Ama ben iş için müşterilerle konuşuyorum.
- Haa, o halde kendilerine "sevgilim" demekten vazgeçerseniz iyi edersiniz.
***
-O sevimli sekreterin ne yapıyor?
-Hiç sorma işi bıraktı.
-Niçin?
-Beni karımla öpüşürken yakaladı da...
***
Başarılı genç sekreter çalıştığı taşra şubesinden İstanbul şubesine atanmıştı. Onun methini duyan müdür odasına çağırdı:
-Lütfen burayı yadırgamayın.  Geldiğiniz yerde alıştığınız gibi davranmayı sürdürün.
-Peki efendim. Siz sadece, elbiselerimi nerede çıkarmam gerektiğini gösterin yeter.