Bizi çok sevdiğini söyleyen iki mahluk, bir şekilde Çağlayan Adliyesi'ne girdi Salı günü ve yine içeri "nasıl" sokulduğu belli olmayan bir silahla, Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcıyı rehin aldı.
Videolardan izlediğimiz kadarıyla heyecandan elleri ayakları dolaşmıştı. E kolay değildi. 20'li yaşlarında süt dişleri daha yeni dökülmüş iki genç, koskoca devletin savcısını rehin alıp, savcıyı öldüreceklerini söylüyordu. Savcının kurtulması içinse bir takım şartlar öne sürüyorlardı...
Şartların ilki Berkin'i vuran polislerin canlı yayında suçlarını itiraf etmeleriydi. İkincisi bu polislerin bir "halk mahkemesi"nde yargılanmalarıydı. Üçüncü şart bugüne kadar "Berkin Eylemleri" olarak bilinen gösterilerde gözaltına alınan, soruşturma yapılan ya da tutuklanan herkesin salıverilmesi ve soruşturmaların durdurulmasıydı. Dördüncü şart, ilk üç şart olursa oradan güvenli bir şekilde ayrılmaktı.
3.8 gramdan daha fazla beyni olan herkes bu taleplerin yerine gelmeyeceğini, savcının ve onu rehin alan maceraperestlerin öldürüleceğini biliyordu.
Ve RTE, odadaki herkesin öldürülmesiyle sonuçlanan operasyonu başarılı buldu.

*

Olay sonrasında içeridekilerin haksız yere öldürüldüğünü söyleyen/yazan çok kişi oldu. Hatta polisin taleplere "tamam yapacağız" dediğini ama tam da o anda içeriye operasyon yapıldığı söylendi. Bunlar doğru olabilir ama bir de şöyle bakmak lazım:
1- Bir canlının başka bir canlıyı öldürmesine cinayet, öldüren kişiye katil, öldürülene de maktul denir.
2- Devlet, var olduğu dönemlerin tümünde mermisi yasal olan tek örgüttür. Bir başka ifadeyle devlet "insan öldürmeyi" kendine hak olarak görür. Bunu çeşitli prosedür ve şartlara bağlasa da netice itibarıyla her şey bir şekilde ayarlanır ve devlet genelde paçayı kurtarır. Kolluk kuvvetlerinin suç işleme sınırı %2'dir. Yani suç sayılmayan tüm cinayetler devlet güvenliğine, dolayısıyla emre dayanır.
Bu eylemde dile getirilen taleplerin ne Türkiye'de ne ABD'de ne Çin'de ne de başka bir ülkede kabul edilebilir talepler olmadığı çok açıktır. Yani siz devlet olarak bir hukuk sistemine bağlı olacaksınız ama sırf iki "eylemci" istiyor diye egemenlik sürdüğünüz topraklarda alternatif bir hukuk dizgesinde adam yargılatacaksınız... Bu saçma ve gülünç bir talepti. Dolayısıyla bu talep daha ilk dakikadan itibaren rehin alınan savcının öldürüleceğinin ilanıydı. Ancak bu infazın zamanı değişebilirdi. Dolayısıyla polisin "tamam" demesinden fakat sonra onları kandırdı operasyon yaptı demek zihin fukaralığından başka bir şey de değil.
Hiçbir devlet, hiçbir otorite sizi oradan sağ çıkarmaz. Savcının da sağ çıkarılması aslında tercih edilebilir bir durum da değildi. Savcı öldürülmeseydi bu olay seçimlere kadar bin defa unutulurdu. Ama ölürse "iyi yolda gidilmesi nedeniyle saldırıya uğrayan" bir iktidar yaratılacaktı, sürüsünü dış tehdide karşı bir arada daha kolay tutabilecekti... Dolayısıyla bu bir açmazdı. Gerekirse devlet gider savcıyı ister sizin silahınızla ister kendi silahıyla öldürür sonra bir yolunu bulur ve otoritesinin böylesine küçük ve değersiz bir "eylemle" sarsılmasına izin vermezdi.
Başa dönecek olursak 1. ve 2. madde gereğince Çağlayan Adliyesi'nde iki katil ve üç maktul vardı o gece.
Savcıya yazık oldu. Geç ergen çocuklara yazık oldu... Ülkeye yazık oldu...

*

Materyalist felsefenin en önemli özelliği "behind the table"ı bulmaktır. Yani masanın görünmeyen/ arka kısmında da ne olduğunun görülmesi hayati derecede önemlidir. Bir başka ifadeyle söylersek yapılan eylemden kimlerin kazançlı çıktığına bakılmalıdır.
Ve maalesef Çağlayan'daki eylemden kazançlı çıkan tek güç AKP oldu.
İç güvenlik paketi ülkenin boğazına dayandı.
Berkin'e sahip çıkan milyonların "nasıl kullanıldığı" ile Berkin'in "terörist" örgütlerle bağlantısı olduğu "ispatlandı" ve Berkin bu kişiler tarafından gerçekten öldürüldü.
Halkın meşru demokrasi ve bağımsızlık mücadelesi, devrim kelimesi gibi önemli kavram ve amaçların lanetlenmesi sağlandı....
Hatta Davutoğlu katliamın ilk dakikasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu öfke dolu halkın hedefi haline getirdi. Sosyal medyada troller DHK-CeHaPe diye tag açtılar vs...

*
İsterseniz şimdi oturup bir daha düşünün "bu eylem kimin işine yaradı" diye... Eğer cevabınız benimki gibiyse "emri vereni" kolayca bulabilirsiniz.