Önceki yazımızda, Anayasa değişim paketinde büyük ilerleme gibi gösterilen bazı maddelere örnek vermiştim. Bunların aslında gelişim gibi gösterilmesine rağmen pekte olumlu bir gelişim getirmediğini ve hükümetin asıl amacı olan değişiklere birer kamuflaj görevi sağlamaya yönelik makyaj değişiklikleri olduğunu vurgulamak istemiştim. Artık hepimiz biliyoruz ki hükümetin derdi ve bizi asıl ilgilendiren değişiklik teklifleri üç ana başlık altında toplanmaktadır.
 1- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, 2- Anayasa Mahkemesi 3- Parti Kapatma

    Şimdi değişiklik teklifinin bu konularda getirdiği yenilikleri değerlendirelim. Bir sonraki yazımızda da son olarak ta genel bir değerlendirme ve referandumda ki oyumuzu açıklayarak yazı dizimizi tamamlayalım.

1- Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu;
Mevcut Anayasamızda kurul 7 asil 4 Yedek üyelikten oluşmakta iken teklifte bu sayı 22 asil ve 12 yedek üye olarak değiştirilmektedir.
    Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan 'Hâkimler Ve savcılar Yüksek Kurulu'nun Yeniden Yapılandırılması' adlı kitapçıkta, kurulun ULUSLAR ARASI BELGELERİN IŞIĞINDA, OBJEKTİFLİK, TARAFSIZLIK VE ŞEFFALIK TEMELİNDE VE GENİŞ TABANLI TEMSİL ESASINA GÖRE YAPILANDIRILMAK istendiği belirtilmiştir. Yine aynı kitapçıkta BU DÜZENLEMELERİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE TAM ÜYELİK MÜZAKERELERİ GEREĞİ OLARAK YAPILDIĞI açıklanmıştır.
      Şimdi müzakere sürecinde olduğumuz Avrupa Birliği bu konularda ne demiş onlara bir göz atalım.
      Avrupa Birliği komisyonunca hazırlanan Türk Yargı Düzeyiyle ilgili 3. istişari ziyaret raporunun, Tavsiyelerin Özeti başlıklı 4. maddesi 'Adalet Bakanı Ve Müsteşarını HSYK' undan çıkarmak için Anayasanın 159. maddesinin değiştirilmesini tavsiye ediyoruz.' demektedir.
      Yine AB'nin Türkiye'ye ilişkin ilerleme raporunun 'Yargı Sistemi' alt başlığında 'Adalet bakanı ve Adalet Bakanlığı müsteşarı da kurulun oy hakkına sahip yedi üyeliğinden ikisini oluşturmaktadır. Bu durum yürütmenin Türkiye'deki hâkimlerin mesleki ilerlemelerine yönelik alınacak kararlarda etkileme potansiyeli yaratabilir' denilerek Adalet Bakanı Ve müsteşarının HSYK' içinde yer almasının sakıncalarının altı çizilmiştir.
      Durum böyleyken yapılan değişiklik teklifinde Adalet Bakanı ve Müsteşarı yerini aynen korumuştur. Adalet bakanı HSYK 'da başkanlık, gündem belirleme, kovuşturma izni verme gibi bütün anti demokratik haklarını muhafaza etmeye devam etmektedir.
      Görüleceği üzere Adalet Bakanlığının değişikliğin gerekçesi olarak gösterdiği AB kriterleri gerekçesi yerinde bir gerekçe değildir.
     Gerek AB kriterlerinde gerekse verilen raporlarda güdülen ortak amaç, vatandaşın yargıya olan güvenini arttırmaktır. Oysa değişiklik teklifinde getirilen, kurul üye sayısını artırma, seçilme kriterleri ve yöntemleri gibi değişikliklerle amaçlanan sadece siyasi iktidarın yargı üzerinde ki etkisini arttırmaktır. Değişikliğin kabul görmesi halinde doğuracağı sonuçta sadece bu olacaktır.
      Anayasa mahkemesine İlişkin düzenleme konusunda da aynı endişeleri tekrarlamak mümkündür Anayasa mahkemesin de üye sayısı 11 den 17 ye yükseltilmektedir. Yapılan düzenlemede Yargıtay ve Danıştay'dan seçilecek üye sayıları azaltılırken Sayıştay ve Yök'ten seçilecek üye sayısı arttırılmaktadır. Sayıştay üyelerini de meclisin seçtiği dikkate alınırsa Anayasa Mahkemesindeki üye profilinin yakın gelecekte nasıl şekilleneceği gün gibi aşikârdır. Üstelikte 17 üyenin 14 dünü seçme yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiştir. Bizde iktidarda olan siyasi parti liderlerinin parti genel başkanlıklarını bırakmalarının her zaman iki yolu olmuştur. Birincisi doğal yol. Doğal yoldan kastım, demokrasinin doğası gereği koltuklarını zamanla bırakmaları değildir elbette. Doğal olarak her fani gibi genel başkanlarda bir gün ölür ve koltuğunu boşalmak zorunda kalır. İkinci yol ise kendilerini Cumhurbaşkanlığına taşıma yoludur. Her ne kadar usulen Cumhurbaşkanı tarafsızdır dense de bunun böyle olmadığını herkes bilir. Yıllarca genel başkanlığını yada lokomotif görevini yaptığı parti ile ilişkilerinin bıçak gibi kesilmesi mümkün değildir. İşte bu şekilde seçilmiş bir Cumhurbaşkanına Anayasa Mahkemesinin 17 üyesinin 14'ünü seçme yetkisi vermek ne demokrasi ile ne de yargı bağımsızlığı ile bağdaşır.
       Anayasa Mahkemesine getirilmek istenen yeni düzenin sakıncalarından en önemlilerinden biri de, sadece 5 üyenin hukukçu olmak zorunda olması ve diğer 12 üyenin hukukçu olmayanlardan seçilebilme ihtimalidir. Hal bu ki kanunların Anayasaya uygunluğunu denetleyecek, parti kapatma kararı verecek, yüce divan sıfatıyla yargılama yapacak en önemli mahkemenin üyelerinin çoğunun hukukçu olması zorunludur.
    Yekta Güngör Özden'in Atatürk için; 'Nereden baksan güzel. Nereden baksa güzel.' Demişti. Anayasa paketi için ise ne yazık kibunu tam tersini söyleyebiliyoruz. Çarşamba günü devam edeceğiz.