İnsanlar ve insanlık için yapılabilecek onca iyi ve uygulanabilir şey varken koskoca insanların bazı "Zihni Sinir" projeleri ve fikirleri beni hep kızdırmıştır. Örneğin sofrasında bir tek kuş sütü eksik olanların, kimseye bir şey koklatmazken "efendim patatesleri biraz ince soysak, dünyadaki tüm açlar doyar" demesi.

Ya da bazı siyasetçilerimizin askeri anlamda tüm dünyaya meydan okurken ve başımızda PKK denilen büyük bela varken "efendim, askeriyeye ayırdığımız parayı, eğitime ayırsak hiçbir sorunumuz kalmaz" demeleri.
Eğitim elbette her şeyin başı. Ama elma ile armudu karıştıranların eğitiminden de şüphe etmek gerekir. Şu anda da en moda olan şey bir şekilde ordumuzu ve askerimizi ucundan kıyısından eleştirmek. Bu sanki ileri demokratlığın mihenk taşı gibi oldu. Ordumuzu ve askerimizi yıpratacak her gelişme sanki "İleri Demokrasiye" doğru atılmış bir adım gibi görünmeye başlandı.
Şimdi de hiçbir şey kalmamış gibi sıra Milli Güvenlik derslerine geldi.
AB Bakanımız ve başmüzakerecimiz sayın Egemen Bağış "subayların üniformaları ile okullara gelip Milli Güvenlik Dersi vermelerinin gerçekten bir israf" olduğunu ve bunu düzeltmek için Milli Eğitim Bakanı ile görüştüğünü söylemiş. İşte size bir demokratik adım daha.

Dursun çok uzun yıllar Almanya'da çalıştıktan sonra memleketi Trabzon'a dönmüş. Doğru çocukluk arkadaşı Temel'in oturduğu kahveye gitmiş. Amacı ne kadar zengin olduğunu gösterip ona hava atmakmış. Temel onu görünce hiç istifini bozmadan çay içmeye davet etmiş. Dursun'un son model arabası üzerindeki şık ve pahalı kıyafetler Temel'in umurunda bile olmamış. Ama Temel'in belindeki kemik saplı bıçağa dursun bayılmış.
"Ula Temel" demiş Dursun "Şu pelundaki bıçağu pana satar misun?"
"Satmam" demiş Temel. Konuşma şöyle sürmüş:
-Ula 100 lira verirum.
-Satmam
-300 lira verirum.
-Satmam
-Ula 3 bin euro verirum son fiaytumdur.
-Satmam.
Dursun bıçağa bayılmış ille alacak. En son kolundaki son model Rolex saati çıkarıp Temel'in önüne koymuş ve "Pununla değişir misun?" diye sormuş. Temel "Değuşmem" demiş.
Dursun iyice sinirlenmiş ve "Ula Temel amma salaksun bu saat kaç paradur pilur misun? Tam 50 bin euroya almıştum pen bunu."
 Bu kez Temel sinirlenmiş ve "Haydaa, sen penu anlamaysun kaliba!!! vermeyceum daaaa!!!.. Hele
bak.... diyelum ki aldum saatinu, verdum piçagimuuu... yarin celdum kahveye ha burda bir kahve içeceum... Kalkti pirisu dedu baa "-Ananu belleyeyum!" Ne diyeceum pen ona, "-Altiyi çeyrek geçeyii?"

İşte bazıları temel kadar bile önlem almıyor. Ordumuzu yıpratalım. Daha fazla subayımızı tutuklayalım. Liselerde subayların ne işi var Milli Savunma dersi vermesinler. Hatta ordu mensuplarımıza Dursun gibi birer kol saati verip emekli olmalarını teklif edelim. Orduya harcayacağımız tüm parayı da eğitime harcayalım.
Sonra içerde PKK belası ile mücadele ederken dışarıda İsrail'e, Mısır'a, Suriye'ye, Güney Kıbrıs'a kafa tutalım. Olsun askeriyeye harcayacağımız parayla eğitim verdiğimiz vatan evlatları, yurdumuza bir saldırı olursa, Temel gibi "altıyı çeyrek geçeyi" demeseler de en azından üç dilde teslim olabilirler.