'Sessiz, kendi halinde, içine kapalı' düşüncesiyle çocukta otizm olduğunu aile anlamıyordu. Sadece aile değil, hakimler de bu konuda belki daha rahat, belki daha az bilgiliydi. Çünkü 1980'lerde 10 binde 1 görülür denirken, benim mezun olduğum yıl 2002'de 500'de 1 ve son yıllarda 100'de 1 olarak belirleniyor otizm görülme sıklığı. Bunu çevrenin değişmesi, yaşam koşullarının farklılaşması, teknolojinin ilerlemesi veya çevre kirliliğiyle açıklamak zor. Demek ki tanı koyma arttı! Aileleri daha bilinçli, farkındalık arttı.

Ailede geç konuşan var diye ya da erkek çocukları zaten geç konuşuyor inanışıyla beklemek eskilerde kaldı. 6 yaş öncesi Otizm Spektrum Bozuklukları tanısı olan çocuk sayısı arttı.
Bir-bir buçuk yaşına kadar herşey normal giderken bir anda sanki birileri çocuğun şalterini indirir. İçe kapanma, tekrarlayan hareketler (sterotipk davranışlar), ağlama ve bağırma krizleri, iletişim kurmama başlar.  Tam da o sıralarda anne yeniden işe başladıysa, bakıcı veya kreş değişikliği olduysa hemen ona bağlanır. Hatta ilk başta 'Tepkisel Bağlanma Sendromu' tanısı konur. Bunu duyan anne yıkılır. Çünkü bunun anlamı anne için 'çocuğunla ilgilenmedin, bak sana tepki olsun diye konuşmuyor' demek. Aradan geçen sürede tanı Otizm Spektrum Bozukluğuna kayar, bu kez de anne daha da üzülür. Tepkisel Bağlanma Send'u geçicidir oysa OSB ile hayat boyu mücadele gerekir.

OSB'nin ilaç tedavisi yok. Ancak eşlik eden epilepsi, hiperaktivite gibi başka sorun varsa ilaç başlanır. Tedavinin temelinde özel eğitim yatar. Özel eğitimde de farklı yöntemler çocuğun yaşına ve OSB düzeyine göre uygulanır. 

Çocuğunuzda farklılık hissediyorsanız vakit kaybetmeden çocuk psikiyatrisine başvurun. İlk tetkikleri yaptıktan sonra nörolog muayenesi ve gelişim testleriyle tanı konur. Sonrasında aile eğitimi ve çocuğa özel eğitim seansları gerekir. Alternatif tıp adı altında uygulanan yöntemler ne yazık ki bilimsel olarak kanıtlanmış değil. Bu yüzden çaresizlikle kendinizi her şeyden medet umar duruma getirmeyin. Denize düşen yılana sarılır misali para tuzaklarına düşmeyin. Konunun uzmanlarına danışın. Sağlıkla kalın.

Not: Anadolu Otizm Vakfı'nı İzmir'e kazandıran tüm hayıseverlere teşekkürlerimi sunarım