Bataklıklarda uygun nem ve sıcaklığın oluşması, ortamın asit miktarının artması, gerekli organik maddelerin ortamda bulunmasıyla bozunmuş, çürüyen bitkilerin su altına inmesi ve bataklığın zamanla üstünün örtülmesi gibi olaylar sonucunda kömür oluşur. Yani kömür aslında ölmüş canlıların toprakta buluşmasıyla oluşur.  Kömürler içlerinde kil, silt, kum ve değişik oranlarda inorganik (mineral) madde bulundururlar. Yani içlerinde yaşayan canlı formları yoktur. Dünya oluşumundan beri birçok jeolojik zamanlar geçirdi.


Üzerinde yaşadığımız dünyanın yaşı 5 milyar yıl. Dünya’nın en erken yaşam formları 4 milyar yıl önce jeolojik zamanların prekambriyen (ilkel dönem) inde tek hücrelilerin oluşmasıyla başladı. Bu dönemde İlk kıta çekirdekleri oluştu.( Süper kıta Pangea oluştu.) Aradan geçen 4 jeolojik zaman sonrası pek çok canlı formları oluştu. Bu zamanları hatırlayacak olursak,
1.Paleozoik zaman (1.zaman=294 milyon yıl) 2.Mezozoik zaman (2.zaman= 186 milyon yıl).
3.Neozoik zaman (3.zaman=65 milyon yıl). 4.Kuaterner zaman (4.zaman= Günümüze kadar ).
İlk insanın ortaya çıkışını 4. Zaman dediğimiz kuaterner döneminde görüyoruz. Ne kadar ilginçtir ki; Dünyanın oluşum dönemlerinde Türkiye’nin bugünkü görünümünü alması, dağlarının denizlerinin göllerinin platolarının, yüzey şekillerinin bugünkü oluşumunu kazanması 4. zamanın tamamlanmasıyla oluşmuş. Buradan şu ortaya çıkıyor. Türkiye coğrafi yapı bakımından toprakları arazileri düzlükleri bakımından genç bir yarımadadır. Taş kömürünün 1. Zamanda (paleozoik zaman ) oluşmuştur. Linyit, petrol, tuz yatakları ve turba oluşumu ise  (az çok kömürleşmiş hafif süngerimsi taşıl kömür)  3. zamanda  (neozoik zaman)  oluşmasına rağmen, nasıl oluyor da Türkiye’de hem taş kömürü hem diğer mineraller görülüyor. Dünya oluşumunu tamamlarken Türkiye’nin oluşmadan önceki İç Anadolu ve Ege bölgesi sular ile kaplıydı. Yerkürenin kıvrılma ve yükselme hareketlerinden dolayı Türkiye yarımadası yükseldi. Öbür taraftan Ege Bölgesi çekildi. Akdeniz ‘in suları bugün Ege Denizi’ni Marmara Denizi’ni ve eskiden göl olan Karadeniz’le birleşerek, Karadeniz’i meydana getirdi.

Türkiye’de maden çeşitliliği neden fazladır. Neden miktarları azdır?  

Biz eğer 1. Jeolojik zaman ülkesi olsaydık sadece taş kömürü, 3.zaman ülkesi olsaydık sadece linyit petrol, tuz yatakları ve turba çıkarırdık. Ama biz her jeolojik devre ait araziye sahip olduğumuz için hepsini ülkemizde görüyoruz. Türkiye’nin 3. zamanda maruz kaldığı yerküre kıvrılma hareketlerinin, sıradağları oluşturması ve Türkiye’nin yükselme ve kıvrılma hareketinden dolayı arazide bulunan minerallerin ve madenlerin dağılmasına neden oluyor. Bu yüzden madenler çok çok derinlerde kalıyor çıkarılamıyor. Bu yüzden miktarları az çeşitliliği fazladır.

Günlerdir bu güzelim vatan toprakları yeraltındaki kömürü çıkaracağız diye; para hırsları vatan sevgisinden çok olan, adı belli desteği belli, kuvvetlerin etkisiyle ormanlarımız katlediliyor. Dünya Küresel ısınma için alarma geçmiş fosil yakıtların kullanımını 2053 e kadar sıfıra çekmek üzere Birleşmiş Milletlerin organizatörlüğünde toplantılar yapıyor. Avrupa Yeşil mutabakatında AB 2030 yılına kadar % 55 karbon emisyonunu azalttım, 2050 ‘de sıfır hedefe ulaşılması öngörülüyor. 2030 iklim hedefi; devletlerin iklim değişikliğine neden olan emisyonlarını azaltmak üzere bugünden 2030’a kadarki süre için belirledikleri hedefleri ifade ediyor.

Türkiye, 2015 yılında yayımladığı Ulusal Katkı Beyan’ını, bu yıl Mısır’da gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 27. Taraflar Toplantısı’nda güncelledi.Türkiye, 2015’de verilen temel senaryo uyarınca 2030’da 1175 milyon ton CO2 olması beklenen emisyonlardan %41 azaltım yapacağını taahhüt etti. Ancak senaryo incelenince Türkiye’nin, azaltım hedefi %30’un üzerinde artışa denk geliyor. 

Muğla'nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi'nde bulunan Akbelen Ormanı, zengin doğal çeşitliliği ve ekolojik önemiyle bilinmektedir. Geniş bir alana sahip olan orman, 740 hektarlık bir alanı kapsamaktadır ve çam, meşe, kızılağaç, kestane ve çınar gibi çeşitli ağaç türlerine ev sahipliği yapıyor. Yani capcanlı bir orman ve ekosistem. Akbelen Ormanı, Muğla’da bulunan Yeniköy-Kemerköy termik santrallerine kömür çıkarmak amacıyla yok edilmek isteniyor. Siz Dünya ‘da cazibesini kaybeden kömür (fosil yakıt) için buradaki canlı ekosistemi ve ormanı, cansız mineral topluluğu için yok ederseniz, bir daha orada asla canlı yaşayamayacak. Çünkü canlılar için gerekli olan, hava, su, toprak domino taşı gibi ekosistem de yok olacak. Bundan sonra artık kömürün bile tekrar oluşması mümkün olmayacak. Cansız organik madde elde etmek için, canlıları yok etmek hangi aklın karıdır, anlamak mümkün değil!

Ülkemiz, Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni’nde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzalamış ve Ulusal Beyanımızda Anlaşma’yı gelişmekte olan bir ülke olarak imzaladığımız vurgulanmıştır. https://www.birbucukderece.com

Paris Anlaşması 7 Ekim 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylanmış olup, iç hukuk onay süreci tamamlanmıştır. Anlaşma onay belgesi, ulusal beyanımızla birlikte, 11 Ekim 2021 tarihinde BM Sekretaryasına tevdi edilmiştir. Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ülkemizin 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi ilan edilmiştir. Paris Anlaşması’nın nasıl uygulanacağına dair hususları içeren Paris Anlaşması Çalışma Programı (Kural Kitabı) 31 Ekim-13 Kasım 2021 tarihlerinde Birleşik Krallık'ın (BK) ev sahipliğinde, Glasgow’da düzenlenen 26.Taraflar Konferansında (COP 26) tamamlanmıştır. Başka bir deyişle, 2020 sonrası iklim rejimini düzenleyen Paris Anlaşması’na işlevsellik kazandırılmıştır. BMİDÇS 27. Taraflar Konferansı, 6-18 Kasım 2022 tarihlerinde Mısır’ın Şarm El-Şeyh şehrinde düzenlenmiştir. COP 27 kapsamında Kayıp-Zarar Mekanizması, iklim değişikliğine uyum finansmanı gibi önemli konularda kararlar alınmıştır.
COP 27 kapsamında 15-16 Kasım 2022 tertiplenen Bakanlar Oturumunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat Kurum, daha önce ilan ettiğimiz 2030 yılına kadar %21’e varan artıştan azaltım hedefimizi (NDC) güncelleyerek, %41’e yükselttiğimizi, böylelikle, 2030 yılı için yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı yapacağımızı ve en geç 2038 yılında emisyonlarımızın tepe noktasına ulaşacağını açıklamıştır. https://www.mfa.gov.tr/paris-anlasmasi.tr.mfa
Şimdi sormak lazım: Bindiğimiz dalı neden kesiyoruz? Uluslararası sözleşmelerde hiç mi sözümüzde durmayacağız?