Nihayet tüm dernekler verilen izin ve şartlar dahilinde genel kurullarını yapabildiler. Görev değişimi sonrası yeni seçilen başkan ve yönetim kurulları yine pandemi şartları dahilinde toplantılarını ve projelerini hayata geçirmek, yaşamı normale yakın ve hizmete devam kararlılığıyla işbaşı yaptılar. Benim için çok özel, 12. Yılında Ege Innerwheel kulübümün bu yıl itibari ile gençleştirdiğimiz yönetim kurulu ile sanal ortamda ilk toplantımız inanılmaz verimli ve değerli oldu. Konuk konuşmacımız 9 Eylül Üniversitesi özel eğitim ikinci sınıf öğrencisi görme engelli “Yağmur Doğdu” idi. Bizler, belli sayıda toplantımızı, belirli konularda öncelikle kendimiz bilgilenmek, bu bilgileri paylaşmak ve topluma yararlı projeler yapmak için kullanırız.  

*

Hepimizin bildiği klasik bilgiler görme engelli bir kişinin yaşadığı en önemli sorun gözlerinin görmemesi değil, toplumun görme engellilerle ilgili yanlış anlayış ve ön yargıları. Kendisine sağlanan olanakların yetersizliği ve diğer insanlarla arasındaki fırsat eşitsizliği. Eğer görme engellilere de yaşamın her alanında gerekli fırsat eşitliği ve yeterli olanaklar sağlanırsa;  görme sorunu olması, o insanlar için basit bir fiziksel sorun düzeyine inecektir. Bugün ülkemizde görme engellilerin ulaşmak istediği başlıca hedef, herkesle eşit hak ve olanaklara sahip olmak, toplumla kaynaşmak ve günlük yaşamlarını sürdürürken bağımsız ve özgür olabilecekleri koşullara sahip olmaktır.

*

Sevgili okuyucularım, teori ile pratiğin her zaman farklı olduğunu biliyoruz. Teoriyi yukarıda paylaştım. Şimdi gelin pratik de Yağmur’un anlattıklarını paylaşalım. Yağmur, bazı istisnai durumlar dışında çocukların hepsinin çocuk olduğunu ancak bu konuda ailelerin ve öğretmenlerin çok önemli rolü olduğunu söylüyor. Özellikle özel çocukların (engelli tanımının yerine) ailelerinin çocuklarına sevgi ve yaklaşmalarını, çocuğa ne isterse o olması için yeterli yönlendirme ve destek vermesi gerektiğini, çocuğun kendisini keşfetmesine yardımcı olmaları gerektiğini, tüm bu koşulların öğretmenler için de geçerli olduğunu söylüyor, toplumu da içine katarak. Bugünkü koşullarda açılan özel sınıflarda, etiketleme ve ötekileştirme, kavram kargaşası yaratıyor diyor.

*

Başlık olarak kullanılan “engel” ve “özür” ile yürütülen bu sistemin, aslında toplumun, bireyin önüne çıkardığı bir engel olduğunu, tüm bunları aşmak için, her kilidi aşacak anahtarın “sevgi” olduğunu. Tamamlayıcısının da eğitim, ailelerin eğitimi, bireylerin eğitimi, toplumun eğitimini, bu bilinçlenme ile özel çocukların ayrımsız toplum içinde olmaları gerektiğini, bütünleşme ile tüm çocukların akranları ile bir arada olmasının sosyal dışlanmayı kaldırdığını, bu bağlamda her çocuğun kendini keşfetmesinin tüm toplumun kazancı olacağını anlatıyor. Kendisini tanıyan ve destek bulan bireylerin çeşitli sahalarda toplumun değerli kazanımları olduğunu örneklerle anlatıyor. Bizlerin de vizyonunu genişleterek “göz mü, gönül gözümü?” konusunu ciddi tartıştırıyor. Ne dersiniz? Göz bakıyor ama, görebilmek ayrı yetenek…