Sevgili okurlarım sım sıcacık dostlarla sohbetin tadı bir başka. Hele konular sizi sarıp sarmalayıp 17. yüzyıl sonuna, 18. yüzyıla götürür ve o gezindiğiniz bilgiler zamanın felsefesinden, bugüne uzanmışsa tadından vazgeçilmez.

Felsefe de nereden çıktı demeyin yaşadıklarımız hepimizde bir şeylere dokundu da en çok, hepimizi filozof yaptı. İşte geçen hafta sonu çok sevdiğimiz Figen- Yusuf Çakır’larla masanın etrafında, toplumun evirilişinin etki ve sonuçlarını konuşurken bahsettikleri, benim de ilk defa duyduğum kirpi mesafesi bugünkü köşemin konusu oldu. 

***
Kirpi mesafesi ne demek diye araştırdığımda, kirpi ikilemi, yakın ilişkinin zorlukları hakkında bir metafor. Soğuk havalarda bir grup kirpinin ısıyı paylaşmak için birbirine yaklaşmaya çalıştığı bir durumu tanımlar. Uzak dururlarsa üşürler, çok yaklaşırlarsa keskin dikenleriyle birbirlerine zarar vermekten kaçınamayacakları için dikenlerin batmayacağı kadar ayrı kalmaları gerekir. Tıpkı bireysel özgürlüklerle, toplumsal güvenlik sınırını, el yardımıyla bulmaya çalışan insanlar gibi. Her gün çevremizde, iş yerinde, okulda hatta evde aile içinde deneyimlediğimiz ezen ile ezileni, efendi ile itaat edeni, dışlananı ötekileştirileni var eden küçük ayak oyunları. Ben olan varlığımızın biz olanın içinde eritilmesi. Yalnız kalma, onaylanmama korkusu. Faşizmin doğuşu, uygar olduğunu iddia eden özne önce karşıtını tanımlar ve kendi tanımını ötekileştirdikleri üzerinden kurgular. Ben olan varlığımızın biz olanın içinde eritilmesi. Yalnız kalma, onaylanmama korkusu. Kendi varlığını öteki üzerinden meşru kılar. Bu meşruluk kendini normal ilan etmesidir. Yani öteki, anormaldir (Kirpi Mesafesi) 

***
Konu ilginizi çektiyse bu konuda 2019’da yayınlanan Hakan Akdoğan’ın romanı, “Kirpi mesafesi”ni okumanızı tavsiye ederim.  İşte bu toplumda mesafe belirleme, belirlememe meselesini inceliyor keyifli bir zaman ve bilgi içeriyor. Üstelik bu bilginin konusunun kaynağının Nietzsche’nin ilk akıl hocası Alman felsefe dünyasının ilklerinden Arthur Schopenhauer olduğunu biliyoruz. Potansiyel olarak aktif anlamlar taşıyan iki entelektüel beceriyi yani aklı ve anlayışı birbirinden ayırıyor. Bu bağlamda anlayışınız genişler, günümüzde yaşadıklarınız, yaşayabilecekleriniz karşısında aklınızı korursunuz ve umarım okurken benim kadar keyif alırsınız.