Yaşamımızdaki en büyük tehlike nedir?
Söyleyeyim:
‘Bir kereden bir şey olmaz!’
Her türlü kötülüğün başlangıcı bu cümlededir:
‘Bir kereden bir şey olmaz!’
En basitinden sigara, içki alışkanlığı da bu cümle ile başlar;
‘Bir kereden bir şey olmaz!’
Kumar illeti de…
Her şey ama her şey!
Aklınıza ne geliyorsa ya da biliyorsanız…
Bazen bu cümleyi bir yetkili bile eder ve hayatının gafını yapmış olur…
Çünkü, ‘Bir kereden bir şey olmaz!’ tümleci çoğu kez bizim ‘ahlaksızlık’ olarak nitelediğimiz bir gelişme ile de sonuçlanır.
Bir hikayeden, ya da bir filmden örnek vereyim…
Bir birine deli gibi aşık, sonsuza dek birbirlerini sevmeye söz vermiş evli genç bir çift Diana ve David hayallerindeki yuvayı kurmaya girişirler.
Diana başarılı bir emlakçıdır.
İdealist ve parlak bir mimar olan David, bankadan aldığı ‘mortage’ denilen ipotek kredisiyle, okyanusun kıyısında, tam da hayal ettikleri gibi bir ev yapar.
Bu mutlu çift için her şey yolunda giderken, ekonomik durgunluk ülkeyi vurur.
David işini kaybeder!
Bankaya artık evinin ipotek taksitlerini ödeyemez hale düşer.
Beş parasız kalmıştır.
Karı koca, Diana ile David baş başa verip bir çıkış yolu ararlar.
Sonunda şuna karar verirler;
David babasından 5 bin dolar ödünç alıp, kumarhaneleriyle ünlü Las Vegas’a gidip, bu parayla, evin ipotek taksitlerini ödeyecek kadar parayı kumarda kazanmak!
Filmin bu sahnesinde, onları, şatafatlı bir kumarhanede görürüz.
Başlangıçta şansları iyi gider!
25 bin dolar kazanırlar!
Ama aç gözlülük öne çıkar!
Kumar masasından kalkmazlar.
Kaçınılmaz son onları da yakalar; ellerindeki tüm parayı kaybederler…
Türk dizilerinde de olduğu gibi, kumar masasında gözleri paradan başka bir şey görmeyen Diana- David çiftini biraz uzaktan izleyen milyarder John, çekici kadın Diana’ya tutulmuştur.
John, bir fırsatını bulup genç aşık çifti akşam yemeğine davet eder.
İşte esas hikâye ya da ‘utanç’ burada başlar…
Milyarder, ahlaksız John David’e tam bir milyon dolarlık bir teklifte bulunur…
Bundan sonrasını anlamışsınızdır.
Diana’ya ‘Evin borçlarını bu hayırseverin verdiği para ile öderiz. Ben parayı alıp gideyim, sabah da sen arkamdan gelirsin!’ der…
Ona göre de, John denen sözde hayırsever için de ‘Birkaç saatin hiç önemi yoktur…’
Ama bizim Türk örf ve adetleri için bir saniye bile önemlidir…
Hiç kimseden bir beklentimiz de olamaz…
Kendi gücüne güvenen kazanır…
Bu tür ahlaksızlarla her zaman her yerde karşılaşırız…
Filmlerde, hikâyelerde, kitaplarda ve yaşamın her anında…
Yargı muhabirleri derneğinin Yönetim Kurulu Başkanı Gazeteci Muzaffer Tezel ile yaptığım bir konuşma sonrası bunları yazmaya karar verdim.
Ahlaksızları ve ahlaksız teklifleri konuştuk…
‘Bir kereden bir şey olmaz!’ diyerek insanların günahına girenleri de…