Bazı ‘ihtisas mahkemeleri’ vardır.

Bu özel mahkemeler; genel mahkemelerin karşıtı; ‘ihtisas gerektiren’ bir konu ile uğraşan mahkemelerdir.
Bu yüzden birçok meslek grupları, sorunlarının çözülmesi için ‘özel ihtisas mahkemeleri kurulmalarını’ isterler.
Şunu da belirteyim:
Tabii ki ‘ihtisas mahkemeleri’ her adliyede, ya da kentte bulunmazlar.
Geçenlerde, ‘trafikle ilgili ‘Fahri müfettişlerin’ birçok kez hatalı ve şahsi cezalar yazdıklarını hukukçuların ağzından anlatırken, ‘İhtisas mahkemelerinin kurulmasının’ bu konuda önem kazandığını yazmıştık.
Şunu da belirteyim;
Mahkemelerde, yargıçlar, gazeteciler ya da meslek sahipleri gibi her konuyu bilmelerinin imkansız olduğu ve daha sağlıklı karar verebilmek için ‘bilirkişilerden’ yararlandıklarını söyleyebiliriz,
Ama ‘bilirkişilerin’ ya güncel olaylar ya da gelişmeler nedeniyle yetersiz kaldıklarını da biliyor ve görüyoruz.
Bu yüzden son yıllarda ‘bilirkişi’ denilen kişilerin raporları hep gündem olmakta ve tenkit edilmektedir.
Yargıçlar da, avukatlar da bu konunun ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguluyorlar.
Hakim, ‘Bilirkişinin raporunu’ kesinlikle dikkate almak zorunda değildir.
Bazı bilirkişilerin ‘yorum’ yapmaları da kesinlikle yanlıştır.
Mahkeme de gerekli görürse, yeni bilirkişi atayabilir.
Ya da, duruşması olan da, itirazını yapıp, bir başka bilirkişi isteyebilir.
Bunlar su üzerinde olan kısımlar.
28 Aralık 2022 günü saat 12.00’de (bugün) İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Özkan İzmir Bölge Adliye Binası önünde bir basın açıklaması yapacak.
‘…Emsal davamızda BİLİRKİŞİ EMSAL'e olumsuz rapor vermiştir.
Bu da EMSALİMİZİN ELİMİZDEN ALINMASI DEMEKTİR. ‘ diyen İZDEDA Başkanı Haydar Özkan, tüm Türkiye’ye "EMSALİMİZE DOKUNMA" diyerek mağduriyetlerini haykıracaklar.
Bence boşuna nefes tüketirler…
Bilirkişinin hiç ama hiç yetkisi yoktur.
Sadece konuya bir noktada vakıf olduğu düşünülerek, parasını alarak, tecrübesini ve kuralları mahkemeye rapor halinde verir…
‘Şu maddeye göre’ der…
Tekrarlıyorum:
Bilirkişi, Savcı veya hakimlerin talepleri doğrultusunda uygun çalışma faaliyetleri içinde bulunur ve bu kişiler uzmanlık alanları kapsamında mahkemeye gerekli tüm bilgileri sunma görevi üstlenirler. Bilirkişi, savcı yahut hakim tarafından görevlendirilebilmektedir.
Zamandan tasarruf etmek birinci nedendir.
Hakim ve savcı konuyu araştırarak ayrıca zaman kaybetmek istemez.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim:
Nasıl hakemler maç yönetirken iyi para kazanırlarsa, bilirkişiler de iyi para kazanırlar ve birçoğu bu işi ‘meslek’ haline getirmiştir.
İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Özkan, belli ki, kendine ve temsil ettiği vatandaşların haklarını savunmak için gerekeni yapacaktır.
Ama tekrarlıyorum:
Hakim yasalara ve bana göre en önemlisi ‘vicdanına göre’ karar verir.
Yoksa bilirkişinin yanlış ve hatalı, belki de tarafgir davranması hiç önemli değildir.
Mahkemede doğrular ve yanlışlar ortaya konur.
Mahkemede ‘Bilirkişi’ yargıcın ya da savcının ‘danışma’ sistemidir…
25 yaşını geçmiş her yurttaşımız, en az üç yıl yaptığı bir işi (tecrübesi), mesleği ile ilgili olarak ‘Bilirkişi’ olmak için başvurusunu yapabilir…
Depremzedelerin dernek başkanı ve sözcüsü Haydar Bey’in iddia ettiği gibi,’Yapılan bir görevlendirme sonucunda, bilirkişi, görevinin ne olduğunu tam olarak bilemediği veya kavrayamadığı için, hâkime, ya hiç yardımcı olamamakta ya da işlevinin sınırlarını aşıp hukukî değerlendirmelere girişerek, gerçekte hükmü veren konumuna geçmektedir.
Bu durum ise hâkimin, bilirkişi karşısında bağımsızlığını koruyamamasına; hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe takdir edeceği yönündeki düzenlemenin amacını ve işlevselliğini yitirmesine ve toplumda yargıya olan güvenin tümüyle sarsılıp, kararın fiilen bilirkişi tarafından verildiği yönündeki çarpık anlayışın yerleşmesine ve kökleşmesine neden olmaktadır.
İşaret edilen sakınca nedeniyle, hâkim, dava dosyasına tümüyle egemen olduktan sonra, maddî sorunlarla hukukî sorunları kesin çizgileriyle birbirinden ayırmalı, hangi maddî vakıa veya vakıaların özel ve teknik bilgilere dayalı olarak aydınlatılmasını ya da tespit edilmesini istiyorsa, somut sorular hâlinde bu konudaki iradesini herhangi bir tereddüde mahal bırakmayacak bir biçimde bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararda açıklamalıdır.
Raporun sağlıklı ve eksiksiz olmasının temini ile taraflarca yapılması muhtemel itirazların daha işin başında bertaraf edilmesi ve dolayısıyla usul ekonomisine uygunluğunun sağlanması açısından, inceleme konusu ile bilirkişiye yöneltilecek soruların tayini sürecinde, tarafların da görüşü alınmalıdır.’
Bu tüm mahkemeler, hakimler, savcılar, yani hukukçular ile yolu mahkemeye düşen herkesi yakından ilgilendirmektedir.