Prof. Dr. Doğan Kuban’ın önceki yıllarda kaleme aldığı makaleyi yeni okudum.

Fahri Islak paylaşmış, sanıyorum o da Osman Selim Kocahanoğlu’ndan almış.
Doğan Kuban, özetle şöyle diyor:
‘Türkler, bozkırda at oynattıkları zaman çok devlet kurmuşlar.
Fazla maddi iz yok.
Fakat dünya coğrafyasını harmanlamışlar.
Fethettikleri yerleşik ülkelerde, Çin’de, Hindistan’da, İran’da, Arabistan’da erimişler.
Anadolu’yu fetheden Türkler o zamanki nüfusun onda birini geçmiyordu. Fakat Anadolu’yu Türk dilli yaptılar.’
Şimdi bir Türk evladı olarak devam ediyorum:
‘Fatih, fetihlerin Türk göçerleri tarafından yapılamayacağını ve yeni devletin Hristiyanlara da gereksinmesi olduğunu düşünerek, onları kiliseleri ile birlikte imparatorluğun vatandaşı yaptı.
Anadolu ve Rumeli’de Rumlar, Ermeniler, Gürcüler, Lazlar Çerkezler, Balkan Slavlarından bazı gruplar, Arnavutlar Müslüman oldu.
Osmanlı bir Müslüman devleti idi.
Bir Türk devleti değildi!’
Her halde bunu bilmeyen, anlamayan yoktur!
Şimdi Prof. Dr. Doğan Kuban’ın makalesine devam ediyorum:

*

‘Devleti Osmaniye’ye ‘Türk’ diyen, Avrupalı, Arap ve İranlılardır.  
Türkleri (etrak-ı bi idrak/beyinsiz) diye tanımlayan ise İstanbul uleması idi.
Osmanlı beyleri, Hristiyanlardan ordu ve sultan haremi kurdu.
Sadrazam yaptı.
Ama Valide Sultan Hatun olmadı.
Dünyada imparatoriçesi olmayan tek imparatorluk Osmanlıdır.
Bu da incelenmesi gereken önemli bir konu.  
Ama bizde tarihçilerin tabusudur.
19. yüzyılda Rus Tatarları ve Azerbaycanlılar Türklük ideolojisini canlandırdılar. ‘

*

Dünya tarihinde ‘Türkçe konuşan Türk’tür’ diyerek ilk Türkiye devletini kuran Atatürk’tür.
Cumhuriyetin kurgusu ve dili onun vizyonudur.
Ona saldıranlar Türklüğe saldıranlardır.
Müslüman Türkiye’yi uygar dünya içine sokan, Cumhuriyet kurucularıdır.  Cumhuriyetin olağanüstü reform ve devrimlerinin ülkeye çağ atlattığı kesin olmakla birlikte, toplumun her köşesine eriştiğini savlamak olanaksızdır.
Türkiye’de 80 küsur milyon kişi yaşıyor.
Bunların içinde Cumhuriyet dâhil, Türk tarihinin herhangi bir aşamasını bilenlerin 40-45 yaştan küçük olanlar arasında olduğunu söylemek olanaksızdır.

*

Türkiye'de 15 milyon nüfus vardı.
Atatürk 1938’de öldü.
2. Dünya Savaşı 1939’da başladı.
1946’da dünyanın kaderi ABD’ye teslim edilmişti.
1949’da Türkiye’nin nüfusu şimdiki İstanbul nüfusu kadar bile değildi.
Bugün söylenenler 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ve Amerika’nın İslam politikasını kavrayamayan ve hesap bilmeyenlerin gevezelikleridir. Anadolu’nun da az okumuş köylüsü büyük kentler yığılınca, aydın burjuva olmadı.

*

Türkler Doğu Roma’nın mirasçısı oldular.
Fatih bir Müslüman olarak değil, bir imparatorluk varisi olarak davrandı. Tuna’ya kadar uzanan topraklardaki bütün toplulukları, din, dil ve ırklarını gözetmeden imparatorluğun vatandaşları yaptı.
Fetih ile Osmanlı’ya Avrupalı olma, Türk’ün göçerlikten çıkması, Türk dilinin bir büyük kültür dili olma şansı açılmıştı.
Sultan Cem, babasının yerine geçseydi belki bu gerçekleşebilirdi.
Uygarlık kapısı açılmadı.
Avrupa ekonomi, bilim ve sanata eğildi.
Biz asker kaldık.
Uygarlıkla din karıştı.
Sanat, bilim, felsefe, matematik, tıbba veda edildi.
Cumhuriyetin ilk 15 yılı bu karanlığı aydınlatan ışıktır.