Yüreği sevgiyle dolu büyük ozan Nazım Hikmet'ten bir dörtlüğü Berkin Elvan anısına paylaşarak köşe yazıma başlamak istedim. "Ürkek bir serçe gibi eğme başını, kaldır başını ve dimdik dur, bu senin değil, ülkemin ayıbı, hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk."

Bir söz var ki yalnızlıkta sefaletin ne denli zor olduğunu, hayata doyamadan ölümün ne denli acı verdiğini vurgular. Bu nedenle "Allah pir iken yokluktan genç iken ölümden korusun!" denir. İnsanoğlu doğar, büyür ve ölür. Bebektir çocuktur gençtir büyür, genç erişkin derken erişkin olur, daha da yaşlanarak ihtiyarlar ve ölür. İnsana yakışan budur. İhtiyarlayınca ölmek. Ne ölümcül hastalık yakışır bebeğe, çocuğa, gence, genç erişkine, hatta erişkine ne de ölümün kendisi. Her ne kadar kader denilse de başa gelene, kadere yön veren de bir yerde insanoğlu değil mi? Uygar koşullarda yaşayarak yaşlanmak kadar insana yakışır ölüm de insanoğlunun elinde. Koşulları uygarlaştırarak yaşam standardını arttırmayı, yaşam standardını arttırarak ortalama yaşam umudunu yükseltmeyi becerebilen insanoğlu gibi. Yaratılanı yaratandan, yaratanı yaratılandan dolayı sevmek de bu değil midir zaten. Kula kulluk etmeyi bilen her insanın insana sunulan yaşam hakkına saygı duymayı, insana sunulan yaşam hakkını elinden almamayı ilke edinmesi gibi.

CNN Türk de Enver Aysever'in hazırlayıp sunduğu "Aykırı Sorular" başlıklı programa katılan baba Sami Elvan'ı dinlemeden biraz önce yazmıştım köşe yazımın ikinci paragrafını ki "Oğlumun yaşam hakkını elinden alanların bulunmasını istiyorum" diyebildi acıyla, ıstırapla, ancak bir o kadar da onurlu duruşuyla ekrana yansıyan. Hangi ana baba evladının yaşam hakkını elinden alanları aldırtanları görmezden gelebilir, onlara ah etmeden durabilir? Yalnız anası babası değil, yüz binler görmezden gelemedi ah etmeden duramadı Berkin'in ardından. Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir çünkü.

Berkin bir çocuk. On beşine henüz yeni girmişti ki hayata veda etti. Ettirildi demek daha doğru belki de. Gezi Parkı eylemleri sırasında evinden ekmek almak için çıktığında kafasına isabet eden biber gazı kapsülü nedeniyle uzun süre komada kaldı. Yaşam hakkını elinden alanlara inat direndi ama nafile. Başımız sağ olsun! "Önce insan sonra anne olduğum için üzgünüm" diyeceğim ama diyemiyorum. En çok anne olduğum için, annesi Gülsüm için üzgünüm. "Çocuğunu kaybeden bir anne için her gün ilk gündür, bu ıstırap ihtiyarlamaz" (Victor Hugo) çünkü.

Kulak vermeli herkes bu sözlere. Artık vermeli. Ülkemizi yönetmekten sorumlular, iktidarıyla muhalefetiyle, yalnız kulak vermekle kalmayıp eyleme de geçirmeliler bu sözleri: "Halen anlayamadınız değil mi? Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil! Kavganın kazananı yoktur. Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz. Önemli olan kalp kırmamak, yargılamadan, karşılıksız sevebilmek ve iyilik yapabilmektir. Haklı bile olunsa özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmaktır. Egonuzu kontrol edemediğiniz sürece o sizi kontrol etmeye devam edecek, böyle olduğu sürece tüm dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız." Albert Einstein