“Bir musibet, bin nasihatten yeğdir” sözünden de anlaşıldığı üzere bazı insanların yanlıştan dönmesi için söz yeterli olmuyor. Aklın başa gelmesinde etkili olabilecek derecede büyük bir felaket yaşamaları gerekiyor. Rağmen akıllanmayan çok insan var. Feleğin sillesini yedikleri halde yakmayı yıkmayı sürdüren, hatta keyif alarak sürdüren insanlar bunlar. Akıllanmamanın ötesinde bir durumda olabilir bu. Duygu, düşünce ve davranış bozukluğundan kaynaklı bir durum!

Bazı insan fütursuzca yaşar hayatı. Dünya yansa, yıkılsa umurunda olmaz. Verdiği onca zarara aldırış etmeyecek kadar hadsiz, şahsi çıkarı gereği yineleyecek kadar da haysiyetsizdir çünkü. Dolayısıyla hak, hukuk, adalet kavramlarından da bihaberdir.  Vicdansızdır çünkü. Kim ne derse der dinlemez, yanlışı yanlışla pekiştirmekten keyif alır adeta. Dünya hadsiz ve haysiyetsizlerin dünyası olmuş. Başı dertten kurtulmuyor bir türlü. Hal böyle olunca “dünyanın çivisi çıktı” denmesinde ne densin. 

Ahlakın yok edildiği, yerini saygısızlık, umursamazlık, nemelazımcılık gibi kavramlara bıraktığı durumlarda kullanılan bir sözdür bu. İyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı ayırt etmeyi sağlayan vicdan da terk edip gitmişse kalbi içsel mahkemede bitmiş demektir. Dünyanın halinden belli değil mi ahlakın yok olmaya yüz tuttuğu.  Doğaya şiddet! Kadına şiddet! Çocuğa şiddet! Hayvana şiddet! Doğal afetlerle gelen felaket, açlık, susuzluk, yolsuzluk, yoksulluk vesaire. Almış başını gidiyor. Yapan kadar seyredende sorumlu dünyanın çivisi çıkmış halinden. 

Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf’un “Çivisi Çıkmış Dünya” adlı kitabını; bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketlerle, bir yandan da yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik ve siyasal krizlerle mücadele eden insanlık için bir yol haritası niteliğinde yazdığı belirtilmekte. Her şeye rağmen birbirine saygı duymayı ve birlikte yaşamayı başarmak isteyenler için bir tür pusula niteliğinde yazdığı da. Türk okurun daha çok tarihsel romanlarıyla tanıdığı belirtilen Maalouf’un bu kez, “Medeniyetler Çatışması” adı altında, kuramsallaşıp yasalaşan ve dünyada ki bütün kültürler ve halklar için felakete yol açacak politikaları eleştirdiği vurgulanmış. İnsanlığı, yaşamın devamlılığının olmazsa olmazı olarak gördüğü hoşgörü çığlığını yeniden duymaya davet ettiği de.  

Dünyanın hoşgörü çığlığını duymaya dünden daha çok ihtiyacı var bugün. Yarınların da.