Ruhen çöktük. Bedenen de çökmek üzereyiz. Göz göre göre ölüm. Pisipisine ölüm. Başkada bir açıklaması yoktur Kahramanmaraş depremiyle gelen felaketin. Depremle değil, ihmallerle gelen felakettir bu. Uyarılar dikkate alınmayınca olan oldu. On il köyleriyle birlikte zarar gördü. Yerle yeksan oldu binalar. Ayakta kalanlar ise ağır hasarlı. Artçı sarsıntıya dayanamayıp yıkılanda var. Ayakta kalıp tehlike arz etmeye devam eden de.
 
Enkaz altında sağ kalan insan / hayvan sabırla bekledi kurtarılmayı. Depremin on birinci gününde halen beklemekte. Hayata tutunma mücadelesi verdi her biri. Halen vermekte. Her yaş grubundan insanın, ancak özellikle çocukların arama kurtarma ekibiyle kurdukları diyalog erişkinleri aratmayacak olgunluktaydı. Ya duyarlılıkları! Aile bireyinden evcil hayvanına henüz enkaz altındayken verdikleri bilgilerle ulaşıldı. Kucağında taşımak isteyen kurtarıcısına “ağırım ben” diyen o naif sesle, deprem anı ailesini koordine etmeye çalışan anacığı için “annem kaçamadı” diyen o haklı serzenişte hiç unutulmayacak. Kim bilir daha ne hikâyeler var öğrendikçe iç geçireceğimiz. Sıkı sıkıya sarıldığı kuşuyla kurtarılan çocukla, anacığından avuçladığı bir tutam saçla kurtarılan bebek gibi. 

Yerli / Yabancı arama kurtarma ekiplerinin dur durak bilmez çabaları da unutulmayacak. Her kurtarma sonrası baretlerinden yükselen bir kucak dolusu buharla, bir köşeye sinip ağlayışları da. Ya bir umut bekleşenler. Analar, babalar, evlatlar, akrabalar, eş, arkadaş, dost. Enkazları başından hiç ayrılmadılar. Nöbet tuttular adeta. Halen tutmaktalar. Onlarla bir direndiler açlığa ve uykusuzluğa. Kurtarılan sevindirdi. Kaybedilen üzdü. Hem de çok üzdü. Depremin vurduğu on ilde, illerin bulunduğu bölgelerimizde yas var. O yas bizimde yasımız.
 
Deprem önlenemez bir afet türü. Doğal afet. Yani kontrolümüz dışında gerçekleşen, mal ve can kaybı yaratabilecek ölçekte bir olay. Ancak deprem önlenemese de korunmak mümkün. Deprem alanında uzman çoğu bilim insanı yıllardır uyarıyor. Halen uyarmakta. Jeolojik haritalar üzerinde kanıt destekli verilerle kamuoyunu bilgilendirirken yetkili mercileri de fayların aktif olduğu yerlerde bina yapımına izin verilmemesi konusunda uyarıyorlar. Yapılacaksa deprem yönetmeliğine uygun yapılmasını, ancak her beş yılda bir araçlarda olduğu gibi binalara da vize uygulaması getirilmesini şart koşuyorlar. Ayrıca, başta İstanbul ve İzmir olmak üzere birinci derece deprem bölgesinde yer alan illerin hali hazırdaki binalarının ivedilikle gözden geçirilerek kentsel dönüşüm çerçevesinde yenilenmesi ve/veya depreme dirençli hale getirilmesini de. İhmalle gelen bir başka felaket daha yaşanmasın diye bu telaş.

Acımız büyük. Hem de çok büyük. Tek tesellimiz milletin milletle el ele verişi oldu. Toplumsal dayanışmamız oldu yani. Bu dayanışmayla ferahladı yürekler.