Son günlerde artan kızamık olguları üzerine İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulunun kamuoyunu bilgilendirmek üzere Haziran ayı ortalarında yaptığı basın açıklamasında kullandığı ifadeler önemli. Hem de çok önemli. Yapılan açıklamada:

İzmir’de kızamık olgularında artış olduğunun gözlendiği, ancak ellerinde Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanmış sayısal veri bulunmadığı belirtilerek “Aşı ile önlenebilir bir çocukluk çağı hastalığı olan kızamık, bağışıklığı olmayan duyarlı topluluklarda ölümcül sonuçlar doğurabilecek bir tehdit oluşturmaktadır” ifadesine yer verildi. Ayrıca şu ana dek İzmir özelinde ölümlü vaka bildirilmediği, olguların kümelendiği toplulukların deprem sonrası ilk anda artan toplumsal hareketlilik ve birinci basamak sağlık hizmetlerindeki geçici aksamaya maruz kalan kesimler ve düzensiz göç nedeniyle ülkemizde yerleşmiş, ancak birinci basamak sağlık hizmetlerine entegrasyonu sağlanmamış göçmenler olduğunun altı çizilerek “Sorunun asıl kaynağı Temel Sağlık Hizmetlerinden yararlanamayan kişilerin varlığıdır” ifadesine de yer verildi. Uyarı niteliğindeki ifadelerin yanı sıra aşı reddinin kişisel hak olarak tanınmasının kabul edilemeyeceği, aşı reddi nedeniyle ortaya çıkan olguların toplumun diğer bireyleri açısından bir tehdit oluşturacağı da vurgulanarak çözümün toplumda her kesimi temel sağlık hizmetlerinden eşit ve adil biçimde yararlandırmakla sağlanabileceği belirtildi.
 
Sağlık hizmetlerinin üç temel bileşeninden biridir koruyucu sağlık. Diğer bileşenler de tedavi ve rehabilitasyon. Temel sağlık hizmetleri koruyucu sağlık ağırlıklıdır. Kişiye ve çevreye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri yanı sıra bünyesinde ilk yardım, acil tedavi, evde-ayaktan bakım ve tedavi, adli tıp hizmetleri de yer alır. Kişiye yönelik koruyucu sağlık ile kastedilen hastalıklara karşı birey, aile ve toplumu dirençli kılmak, hastalanma durumunda erken tanıyla zamanında uygun tedavinin verilmesini sağlamaktır. Bu kapsamda toplum bir taraftan sağlık eğitimleriyle bilgilendirilirken diğer taraftan her kesime ulaşacak şekilde erken tanı tarama, aile planlaması, bağışıklama, ilaçla koruma ve benzeri hizmetler yürütülür. Hal böyle olunca aşı tedirginliği ya da reddi gibi sorunlarla karşılaşma olasılığı da azalır. Çevreye yönelik koruyucu sağlık ile kastedilen sağlığı olumsuz yönde etkileyecek etmenlerin zararsız hale getirilmelerini ya da yok edilmelerini sağlamaktır. Bu kapsamda yeterli düzeyde su ve temiz hava temini, gıda hijyeninin sağlanması, atıkların zararsız hale getirilmesi, okul sağlığı, konut sağlığı, ses ve ışık kirliliğinin önlenmesi, haşere ve kemirgenlerle mücadele, radyolojik zararların denetimi, çalışan sağlığı çalışma-ortamı güvenliği ve benzeri hizmetler yürütülür.

Bugünün sorunu değildir kızamık vakalarındaki ani artış. Dünden bugüne ihmal edilen koruyucu sağlık hizmetlerinin bulaşıcı hastalıkların hortlamasına vesile olan yüzüdür sadece. Küresel dolanım, düzensiz ve kontrolsüz göç, sığınmacı ve benzeri sorunlarda eklenince salgınlar kaçınılmaz olur. Yalnız ülkemin değil dünyanın da sorunudur bu aynı zamanda. Tedavi ağırlıklı sağlık hizmeti sunma anlayışından vaz geçilmediği sürece durum değişmez. Dolayısıyla birinci basamak sağlık hizmeti sunan hekimde hasta bakmaktan öteye gidemez. Oysa birinci basamak sağlık kurumları ve ekibin asli görevi hastalıkları önlemek, hastalıklardan korumak üzere kişiye ve çevreye yönelik önlemler almak, alınan önlemleri izlemek ve denetlemektir. Dolayısıyla kurum içi yanı sıra kurum dışı sorumlulukları da vardır ekibin. Alana çıkmadan hizmet verilen nüfusun nerede nasıl yaşadığı bilinemeyeceği gibi sorunlara köklü çözümde getirilemez. 

Tüm bu nedenlerle aile hekiminin bir başına değil, farklı disiplinlerden oluşan bir ekiple yürütebileceği niteliktedir bu hizmet. Ancak artık hekim, hemşire, ebe ve çevre sağlık teknisyeninden ibarette bırakılmamalı ekip. Birinci basamak kurumlarına (aile sağlık merkezi, toplum sağlığı merkezi) yapılacak atamalarda diş hekimi, eczacı, diyetisyen, fizyoterapist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı gibi diğer sağlık profesyonellerine yer verilmeli. Görülme sıklığı giderek artan diş çürükleri, obezite, tütün  / madde bağımlılığı, çocuk istismarı, kadın cinayetleri ve benzeri sorunlara yönelik erken tespitle zamanında uygun girişimlerde bulunulabilmesi için birinci basmak sağlık kurumlarında istihdam edilecek hekim dışı sağlık profesyonellerine de ihtiyaç var. Ancak artık hizmetin bu kurumlara özgün inşa edilmiş çalışan sağlığı ve çalışma ortamı güvenliğine uygun binalarda verilmesi koşuluyla da tabii.