Pandemi ile birlikte üretimden tüketime her şey altüst oldu. Fiyatlar koşar adım artarken maaşlar emeklemede kaldı. Alım gücü düşünce üretimde durdu. Arz talep dengesi bozuldu haliyle. Maaşlar zamlandı ama neye yarar. Durdurulamayan fiyat artışları yapılan zammı da eritti. Hissedilmedi bile zamlar. Giderek sosyal ve ekonomik koşullarda değişti. Pandemi öncesine göre yerle yeksan oldu. Durma noktasına geldi yaşam. Sosyoekonomik yıkım psikolojiyi de bozdu. Bedensel, ruhsal ve sosyal yönlerden iyilik hali kalmadı kimsede. Hüsran baş gösterdi. Umulan, beklenilen bir şeyin elde edilememesinden duyulan acı, düş kırıklığıdır hüsran. Emeğinin karşılığını alamayan kesim adeta yasta. Dün doyuramadığı karnı bugünde aç kaldı. Hüsran büyüdükçe büyüyor.

Asgari ücrete yüzde 54 oranında zam yapıldı. Asgari ücret sekiz bin beş yüz oldu yapılan zamla. Oysa en az on bin olmalıydı bu hayat pahalılığında. Yeter ki insanoğlu aç ve açıkta kalmasın, temel ihtiyaç maddelerinde alım gücü düşmesin diyerek hesaplanmalıydı bu oran. Memur ve emekliye asgari ücretliye yapılanda yapılmadı. Yüzde 30 oranında yapılan zamla memur ve emekli maaşları asgari ücretin altında kaldı. Akademik camiada da durum farklı değil. Temmuz 2022’de profesör maaşına yüzde 41.68 oranında zam yapılırken Ocak 2023’de bu oran yüzde 30’a geriledi. Yirmi yıl önce (Ocak 2003) en düşük emekli maaşının net asgari ücretten yüzde 47 fazla olduğu, bugün (Ocak 2023) yüzde 35 daha az olduğu belirtilmekte. On yıl önce (Ocak 2013) profesör maaşının asgari ücretin 6,3 katı olduğu, ancak bu yıl (Ocak 2023)  itibariyle ciddi şekilde düştüğü ve asgari ücretin 3,8 katı olduğu da.

Dokuz yıl öncede yazdım. Aynen şöyle yazdım: 
“Akademisyenlik bir yaşam tarzıdır. Mesaisi yoktur akademisyenliğin. Bir taraftan kendini diğer taraftan öğrencileri yetiştirerek yol alır akademisyen. Öğrenerek öğretmek hiç bitmez akademisyenlikte. Sürer gider akademik hayatla birlikte. Hatta emeklilik sonrası bile. Yükseköğretimde amaç bir taraftan nitelikli beyin gücü oluşturmak diğer taraftan oluşturduğu nitelikli beyin gücünden yararlanarak ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitimleri yürütmektir. Nitelikli mezunlar vererek nitelikli insan gücüyle hizmet sunulmasını sağlamanın gereği de budur. Ancak nitelikli beyin gücü oluşturmada üniversite alt yapı olanakları kadar akademik maaş ve ücretlerin yeterliliğinin de etken olduğunu göz ardı etmemek gerek. Akademisyenin kendini yetiştirme derecesi, ulusal ve/veya uluslararası performansı bir yerde ekonomik gücüne de bağlıdır.  Katılacağı kurs, kongre ve benzeri etkinlikler yanı sıra dil geliştirme gibi girişimlerinde hemen hepsi belli bir ücrete dayanır. Böyle giderse pasif akademisyenlik körüklenirken aktif akademisyenlik yok olacaktır. Oysa her işte olduğu gibi akademisyenlikte de verim katkı ve katılıma bağlı. Başkalarının bilgilerinden yararlanırken kendi bilgilerinden de başkalarının yararlanmasını sağlamaktır bilimsel katkı ve katılım. Dergilere makale, kitaplara bölüm yazarlığı ve/veya kitap yazarlığı yaparak bilgi paylaşılıyor olmakla birlikte ulusal ve uluslararası bilimsel toplantılara katılarak alınacak yol, edinilecek deneyimler de çok önemli. Birine katılsa diğerine katılmaktan çoğunlukla vaz geçer akademisyen. Ödeneklerin yetersiz kaldığı yerde güvenip yola çıkacağı yeterli bir bütçesi yoktur çünkü.” 

Hal böyleyken göz ardı edildi akademik camianın özlük hakları. Akademik niteliği tanımlayan unvan çok az ilgi gördü. Görevde geçirilen süre, aşama, rütbece eskiliği tanımlayan kıdem de keza. Bilim insanı olma yolunda, araştırma görevliliğinden profesörlüğe ve hatta sonrasında da devam eden maddi, manevi özveriye dayalı yolculuğu görmezden gelindi yine yeniden. Üstelik araştırma üniversitesi niteliği kazanmanın revaçta olduğu günümüzde bu çaba ve özverinin kat be kat arttığı ve artacağı bilinirken göz ardı edildi. 

Yirmi birinci yüzyıl bilgi ekonomisinin merkezi kurumları olarak değerlendirilen araştırma üniversitelerinin özellikleri arasında yüksek nitelikte akademik kadro, mükemmel araştırma sonuçları, eğitimde öğretimde yüksek kalite, güçlü fon kaynakları, güçlü araştırma olanakları, ulusal ve uluslararası yetenekli öğrencilere yer verildiği tanımlanmış iken abesle iştigal değildir de nedir bu ihmal.