Kasım ayı özel günlerle dolu. Dört gün önce “Dünya Çocuk Hakları Günü” idi. Bugün Öğretmenler Günü. Yarın “ Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü”. Her birinin birbirinden kıymetli gerekçeleri var. Çocukları korumak ve kollamak! Eğitimi ve eğitmeni yüceltmek! Kadına yönelik şiddeti engellemek! 

Bugün ki köşe yazıma 2012 yılının öğretmenler gününe dair yazdığım “Çocuk Denilen Hammadde” başlıklı köşe yazımdan birkaç cümlelik alıntıyla başladım. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözünün, eğitim ve eğitimcinin önemini belirtmek üzere Hz. Ali tarafından söylendiği belirtilir. Yıllar sonra yazar İbrahim Refik de insan ruhunu nakış gibi işleyen öğretmenlik mesleğini “Bana Bir Harf Öğretenin” isimli kitabında anlatmış.

Yazar; öğretmenliğin kutsallığından sorumluluğunun büyüklüğüne, öğrenmenin erdeminden onu elde etmek için ödenen bedele, çocuk denilen hammaddenin işlendiğinde elmasa dönüşmesinden öğrenciliğin renkli dünyasına öğrenme ve öğretmeye dair zengin bir çeşni sunmuş. Ayrıca, bir ülkedeki insan kaynağının değeri ve büyüklüğünün o ülke insanının eğitim seviyesiyle ölçüldüğünü, medeniliğinin ekonomik refah, üretim bolluğu, şehirlerin büyüklüğünden ziyade yetiştirdiği insanların niteliğiyle değerlendirildiğini belirtmiş. İnsanlığın yükselişinin eğitim hamlesiyle başlarken, yıkılışının eğitim ihmaliyle olduğunu da.

Geleceği şekillendirecek eğitimin hayatiliğinden yola çıkarak yazılan kitap, öğretmen, öğrenci ve ebeveynleri ilgilendiren öykü, deneme, anekdot ve şiirlerden oluşmakta. Yaşamsallık ya da yaşama yakınlık olarak da tanımlanan Hayatilik İlkesi ile anlatılmak istenen öğrenme-öğretme sürecinde bireye, işe yarar, yani yaşam boyu kullanabileceği bilgi ve beceriyi kazandırmanın gerekliliği. Bu bilgi ve beceriyi kazandıracak okulun hayatın ta kendisi olmasının da.

Hayatın ta kendisi deyince yukarıda belirttiğim konuları göz ardı etmem mümkün değil. Kutlama günlerine dair konuları yani. Ancak kutlama gününden ziyade kutlanma gerekçeleridir önemsediğim. Yalnız bunlarla da sınırlı değil kutlanan günler. Saymakla bitmeyecek kadar çok. Adı kutlama günü. Oysa güne dair sorunlar konuşulur genelde. Sorunlar çözülse günler de kutlanacak ama çözülmüyor ki kutlansın. Çözülmeyince de sıra gelmiyor kutlamaya. Sorunlar çözülmeli, ihmaller giderilmeli ki bir an evvel derse girip çıkan öğretmen ve öğrenciden ibaret kalmamalı eğitim-öğretimde.

Gerçek yaşama dair bilgi ve beceri kazandırmaksa amaç hayati konularda yer almalı müfredatta. Yer almalı ki nakış gibi işlensin genç beyinler. İşlensin ki ömür boyu uzak kalabilsinler istismardan, şiddetten, haksızlıktan, hukuksuzluktan. Okuldan önce evde başlamalı bu eğitim. Hatta önce ebeveynleri eğitmekle başlamalı işe. Başlamalı ki okula gitmeden öğrensin birey eğitimin, öğretmenin değerini.

Bugün Öğretmenler Günü. Bugüne dair yapılacak olan da bu. Günü kutlamak değil, yine yeniden sorunlarını konuşuyor olmak günün. En önemlisi de maddi, manevi karşılıksız bırakılan emeğini konuşuyor olmak öğretmenin. Bize bir harf değil hayatı öğreten öğretmenlerimizin.