“Suç ve Ceza” Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski tarafından yazılmış psikolojik ve dram türünde bir roman. Yazarın olgunluk döneminin ilk büyük romanı olduğu, ana konusunun adalet mekanizmasını eleştirirken suç ve ceza etrafında döndüğü belirtilir.

 Genç nesli bilmem ama benim gibi 70’ine merdiven dayamış çoğu kişi dünya klasikleri arasında yer alan bu eseri illaki okumuştur. Gerçi okunmasa da bilinir bu eserin ünlü yazar Dostoyevski’ye ait olduğu. Artık durum değişti. “Suç ve Ceza” deyince yaşını başını almış emekli vatandaşın aklına ilk ya uluslararası salgından sorumlu tutulup cezalandırılan 65 yaş geliyor. Ya ulusal enflasyondan sorumlu tutulup cezalandırılan emekli geliyor. Ya da her ikisi birden geliyor aklına ilk. 


Uluslararası salgınla başladı her şey. Korona virüsün yaşlı nüfusu hedef aldığına dair çıkartılan şaibeli sözlerle risk grubu ilan edildi 65 yaş. Herkese uygulanan yasaklar ve kısıtlamalardan gayrı ev hapsi de verildi. Suçlu muamelesi gördü adeta. Uzunca bir süre sokağa çıkamadı. Çıkmak zorunda olan jandarmadan izin aldı. Almadan çıkan cezalandırıldı. Para ödemek zorunda kaldı vesaire. Derken aşı umut oldu dünyaya. Ancak en çok ölüm korkusuyla yaşayan 65 yaşa tabii. Her ne kadar aşıya dair çıkartılan şaibeli sözlerle tekrar umutsuzluğa düşse de toparlandı. Geçmişinde aşı tedirginliği ya da reddi gibi sorunlarda olmadığından diğer hastalıklar gibi bu hastalığında aşılı kişilerde hafif seyredeceğine inanarak aşılandı. Solunum sıkıntısıyla başlayan hastalığın boğularak ölüme sürükleyen seyrinden korktu. “İllaki öleceksem aşılanarak öleyim” dedi. Psikolojisi altüst oldu 65 yaşın.


Sosyal yaşam ve ekonomik koşullarda altüst oldu salgınla. İşsizlik, parasızlık mahvı perişan etti milleti. Yerle yeksan oldu alım gücü. İşi, parası olanda etkilendi hayat pahalılığından. Hızını kesmeyen fiyatlar karşısında “Alabilirim!” “Yapabilirim!” diyememeler başladı zamanla. Aylık değil saatlik enflasyondan söz eder oldu uzmanlar. Enflasyon canavarının maaşları pul ettiğinden, giderek ahlakı bozacağı ve suça meylin artacağından da. Maaşlar zamlandı zamlanmasına ama zam oranları yeterli ve de adilane olmayınca mutsuzluk, huzursuzluk arttı. Bilgili ve donanımlı insan olmak yararına sarf edilen maddi, manevi her tür emek göz ardı edildi. Beden gücü ödüllendirilirken beyin gücü cezalandırıldı adeta. Emeklinin durumu daha da vahim! Temmuz öncesi ara dönemde maaşı yükseltilene zam yapılmazken Temmuzda yapılana da düşük oranda yapıldı. Seyyanen zamma ise hiç layık görülmedi emekli. Onca yıl hizmet etmiş beyni, bedeni yok sayıldı. Psikolojisi alt üst oldu emeklinin.


Oysa emekli hayatını çalışarak sürdüren, yaşlılık nedeniyle çalışamayacağı varsayıldığından planlı şekilde çalışmayı bırakan kişidir. Her ne kadar yetişkin yaşta emekli olanlar varsa da çoğu emeklinin en az 65 yaşında olduğu da bilinir. Son üç yılda hiç olmadığı kadar suçlandı cezalandırıldı yaşlı ve emekli. Salgında yaşından dolayı suçlu bulunup, cezalandırıldı, enflasyonda da emekliliğinden dolayı. Yazılsa roman olur emekli ve yaşlının psikolojisini altüst eden dram türü trajedi komedi karışımı bu hazin gelişmeler. 


Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Kutlu olsun emek ve emekli ile barışık yaşayanlara.