Televizyon ekranlarının fenomen dizilerinden biriydi Behzat Ç.
Pek çok ama pek çok defa boy boy! laflar soktu sisteme ve sistemin pisliklerine. Her bölümünde katiller/ hırsızlar özellikle katil ve hırsızların muhafazakar olanları, hop oturup hop kalkıyordu... Bitti, bitirdiler erkenden, gerçek anlamda bir Vandalizmdi.

İşte o güzel dizinin, güzel bölümlerinin birinde şu lafı söylüyordu Behzat Ç, meftununa: "Senin hukukun yok artık. Bitti o! Bu onların hukuku". ...
Ve nihayet, çok şükür, hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı hem parti Genel Başkanı artık aynı kişi. Bildiğin suç! Tabi bizim hukuka göre ama ne fayda... Üstelik en çok da Atatürk'e "Tek Adam", diktatör diye kin tutanlar tarafından alkışlanıyor bu durum. Psikiyatriden öte sosyolojinin tahlil etmesi/ araştırması gereken bir vaka. Tıpkı "Biz başörtülüler 28 Şubat sürecinde çok çektik şimdi ne yapsak az!" fikri gibi hastalıklı. Bir çeşit sosyal intikam gerekçesi, neyse...

Ancak oturup şöyle iki dakika kadar, bakınca memleketin ahvaline, düşünmeden edemiyorum: Diğer makamlara ve bu makamları dolduracak kişilere hala ihtiyaç var mı? Yani Tayyip Erdoğan gibi süper nitelikli, doğaüstü güçleri olduğu davul zurna eşliğinde konuşulan, karizmatik, baba yarısı misali "haşa" peygamber yarısı gibi hayırlı bir liderimiz varken bu memlekette, mesela İçişleri Bakanına ihtiyaç var mı? Bence yok.

Hem var da ne oluyor sanki? Kaldır kafanı bak! Dikmediler mi askerine/ devletine ilk kurşunu sıkan PKK'lının heykelini? Diktiler.
Hatta bırak İçişleri Bakanını! Tayyip Erdoğan gibi "insanüstü performanslar sergileyen" bir üst insan tarafından yönetilirken bu ülke, heykel adı verilen, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ve bölünmez bütünlüğü açısından gerçek anlamda ucube olan şeyin açılışında kurdele kesmese de bunu görmezden gelip ses çıkarmadıkları/ izin verdikleri için Genelkurmay Başkanına, MİT Müsteşarı, Valiye, Kaymakama ve muhalefete vs. ihtiyaç var mı? Başka türlü yapalım sorguyu: Tayyip Erdoğan olsaydı Genelkurmay Başkanı ya da MİT Müsteşarı ya da Vali ya da Kaymakam ya da muhalefet vs. dikebilirler miydi o şeyi? Asla.
Evet, evet! Tayyip Erdoğan varken bizim başka bir kişiye/şeye ihtiyacımız yok. O yeter bize. Sadece onun gücü yeter her şeye ve her türlü sorunu o çözebilir: 'duble' yol yaparak. Bu nedenle bizim gibi zavallılar için, mevcut tüm makamların Tayyip Erdoğan'a tahsis edilmesi, yapılabilecek işlerin en mantıklısı, en hayırlısıdır.

Onun naçiz bedeninin toprak olup olmaması ile devletin çizgileri/ bekası arasında doğrudan bir ilişkinin henüz kurulmamış olması ise önemli bir eksikliktir ve bu eksikliğin bir an önce giderilmesi gerekir. Bu yazı vesilesiyle zat-ı şahanenin danışmanlarına duyurmuş olalım.

Tayyip Erdoğan'ın sahip olduğu zihniyetin/vizyonun kitleler, halk, tarafından paylaşılmasının/ kabul edilmesinin gerekmiyor olması, tüm makamların Tayyip Erdoğan'a tahsis edilmesi sürecinde, onun ülkeyi bireysel! (asla diktatör demiyoruz çünkü olmadığını söylüyor) istek ve kararlarına göre yönetmesi anlamına gelir ki onu da zaten peşinen/ seve seve kabul ediyoruz/ etmiş oluyoruz.
İroniler bir tarafa:
Tayyip Erdoğan'ın "ben her şeye yeterim" mantı(ksızlı)ğı, tüm sözlerimizi en baştan anlamsız kılıyor. Hiçbir işten anlamayan, bir konuda bile uzmanlaşmamış birinin "ne iş olsa yaparım" çaresizliği...
Bu muhteremin daha önce defalarca yaptığı gibi yine! Anayasa ve yasaları çiğneyerek, keyfine/ paşa gönlüne göre aynı anda üç farklı unvanı kullanması, kendisine "Böyle yapmayın Beyefendi, suçtur" diyenlere ise: "Sen kendi işine bak" diye çıkışması, bu çıkışın alkışlanması ise tek kelimeyle dehşet verici! Aynı Atatürk Orman Çiftliği'nin mahkemenin durdurma kararına rağmen talan/ tahrip edilmesi gibi.
Bu devasa özgüvenin ardındaki nedenselliği şu sihirli cümle açıklıyor: "... Bu onların hukuku".
Roma Hukukunu Pozitif Hukuktan ayıran konulardan biriydi herkesin yasalar karşısında eşit olması ve yasalara uyması... Roma Hukukunda ise sadece Sezar, hukukun üstünde ve dışındaydı çünkü hukuku kendi inşa ediyordu, tıpkı şuan bizde olduğu gibi.

... Ne söylesek boş. Ancak yıllar yıllar önce Mazhar- Fuat- Özkan bir şarkıyla özetlemiş durumu: "Peki Peki anladık! Sen neymişsin be abi!"
Bizden ona gelsin bu şarkı.

Ah bir de 'Halife' seçilse laik Türkiye Cumhuriyeti'nin mirasçıları tarafından... İşte o zaman on numara, beş yıldız.
Not: Ruhumuzun ve aklımızın çağdaş tercümanlarından biri olan Yılmaz ÖZDİL'i yeniden, bir an önce yazılarıyla aramızda görmeyi ister, Hürriyet şeysinin yeniden gazete olmasını Yüce Allah'tan niyaz ederiz.