Yazılanlara göre; ‘Sabancı şaka ama bu gerçek!’

Banka adını yazdırmak 83 Bin TL.
Pınar Sabancı, Central Park'ta 10 bin dolara satılan ve üzerine isminizi yazdırabildiğiniz banklardan birindeki ismi, photoshopla silip eşinin ismini yazmıştı.
Ama bu olay gerçek...
Habere göre; Alexandre Home’un kurucu ortağı Begüm Işıküstün'ün 10 bin dolar karşılığında New York'taki Central Park'ta bir bank satın aldığını, üstüne de kendisinin, eşinin ve çocukları Raif, Kaan ve Sinan'ın isimlerini yazdırdığını belirtti.
Belirtildiğine göre;
Alexandre Home'un kurucu ortağı Begüm Işıküstün, 10 bin dolar verip Central Park'ta bir bank satın almış ve üstüne, kendisinin, eşi Murat Bey'in ve çocukları Raif, Kaan ve Sinan'ın isimleri yazdırmış.
Işıküstün ailesi, her New York seyahatinde parka gidip kendi banklarında oturmanın keyfini yaşıyormuş!..
Bence bu konuda hata yapıyorlar!
Neden mi?
O zaman isimlerin üstü de kapanmış oluyor…
Bir iş insanı için bir saniye bile önemli…
Bu kadar para ödeyip, sonra da bir süre de olsa üzerine oturup kapatmak herhalde pek mantıklı değil…
Ben olsam etrafını çerçeveye aldırıp hiç kimseyi oturtmaz, üstelik böylece daha fazla dikkat çekerdim…

Niye sessizler

Çin’in Şincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Müslüman Uygurlar’a yönelik baskıcı politikaları, ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda tartışıldı.
Oturumda Şincan’daki kamplarda yaşadıklarını anlatan Uygur Türkü bir kadın uluslararası topluma ‘soykırımın devam etmesine izin vermeyin’ çağrısında bulundu.
Oturumda Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerin duruşları da gündeme geldi.
İnternet üzerinden düzenlenen oturumda Uygur Türkü Tursunay Ziyawudun, Washington’da bulunan Uygur İnsan Hakları Projesi Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Türkel ve Georgetown Üniversitesi öğretim üyesi James Millward Kongre üyelerinin sorularını yanıtladı.
Tursunay Ziyawudun konuşmasında, kaldıkları hücrelerde onları sürekli izleyen kameraların olduğunu anlatarak, ‘Köşeye tuvaletimizi yapmamız için bir kova koymuşlardı. Verdikleri yemekse sulu bir çorba ve ekmek. Her gün ne olduğunu bilmediğimiz ilaçlar ve iğneler veriliyordu. Çin hükümetine sadakat yemini etmek ve sürekli Xi Jinping’le ilgili videolarını izlemek zorunda bırakılıyorduk’ dedi.

Kadınlık bitiyor

Şincan’daki kamplardan kurtulmayı başaranlardan bazıları daha önce bu kamplarda kadınların zorla kısırlaştırıldıklarını iddia etmişti.
Oturumda konuşan Tursunay Ziyawudun’un anlattıkları da bu iddiaları doğrular nitelikte.
‘Kızlar kamptan götürülür ve günler sonra geri getirilirlerdi. Aklını kaybedenler oldu. Ben de bir başka kadınla birlikte götürüldüğüm yerde işkence gördüm. Cinsel organıma elektro şok copu soktular. Yan odadan diğer kadınların çığlıklarını duyabiliyordum. Gardiyanların diğer kadına tecavüz ettiğini biliyordum. Bir keresinde bütün kadınların kısırlaştırılması ya da rahimlerinin içine doğum kontrol cihazı yerleştirileceği yönünde bir emir geldi.’ şeklinde konuştu.
Çin Şincan Uygur Özerk Bölgesi’nde soykırım iddialarını reddediyor, bu bölgede yoksulluğun ortadan kaldırıldığını ve atılan bazı adımların terörle mücadele amacı taşıdığını iddia ediyor.
Uygur İnsan Hakları Projesi Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Türkel bir soruyu, ‘Çin’e yönelik yumuşak ya da sert tavır sergilenmesinin fark ettiğini düşünmüyorum. Çin uluslararası toplumu soykırım yapan bu rejimle diyalog kurmaya zorladığını kabul etmek bile istemiyor. Parasını ve ekonomik nüfuzunu ülkelerin sessizliğini satın almak için kullanmaktan ya da bazı zayıf ülkeleri uydu devlete çevirmekten çekinmiyor’ sözleriyle yanıtladı.