"Kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür” diye güzel bir söz var.
Hemen hepimiz duymuşuzdur. Küçük farklılıklarla birçok yerde bu söz yinelenmiş.
Sözcüğü şöyle bir araştırdım da altından neler çıktı. 
Niye araştırdığımı soracak olursanız özellikle bu günlerde bu sözü yerde bırakmayacak o kadar çok eylem var ki.
Malum seçim dönemi, atış serbest.

Gelelim bu sözcüğe.
Görebildiğim kadarı ile bu sözcük ilk kez İncil’de geçmiş.
Luka İncil’i (Luka 6, Mat7:1-5, 41) şöyle diyor: “Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği fark etmezsin? Kendi gözündeki merteği görmezken, kardeşine nasıl, ‘Kardeş, izin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.”
Aslında çok güzel açıklanmış fazla söze gerek yok.
Daha sonra Kur’an- ı Kerimde aynı anlama gelecek bir sözcük geçmiş.
Nisa Suresi 135. ayette şöyle diyor: "Ey inananlar! Adaleti her zaman yerine getirin; Allah için şahitlik edenler olsun; hem kendinizin, hem de akrabanızın aleyhine bile olsa, zenginin de fakirin de hakkını savunun."
Burası da çok açık. Tabii ki her söz anlamak isteyen için.
Tolstoy’un yanılmıyorsam ‘Diriliş’ romanında da geçer aynı söz.
"Kişi başkasının gözündeki çöpü arayacağına, kendi gözündeki merteği zamanında görebilse ne kadar iyi olacak!".
Gazi Mustafa Kemal Atatürk de benzer bir söz söylemiş.
"Önce kendine bak ki, başkalarını görebilesin."
Bu sözcük de öz eleştirinin önemini anlatıyor bize.

Ne anlatmak istedik kısaca?
Genelde kendi hatalarımızı görmeyiz de başkasının yaptığı yanlışı, hatayı çok daha kolaylıkla görürüz. Yukarıda sıraladığım gerek din kitaplarından gerek pratik hayat ve romanlarda geçen benzer sözler de hep herkesin önce kendi yaşamındaki yaptıklarından, edinimlerinden ders çıkartmasından söz eder.
Doğru olan da önce kendimize bakmamız gerektiği değil midir?
Başkalarını yargılarken veya eleştirirken, öncelikle kendi davranışlarımızın ne olduğunu ve nasıl geliştirebileceğimizi düşünmemiz gerekmez mi? Bu sözler özü itibari ile bize empati yapmayı, hoşgörülü olmayı ve kendimizi de eleştirebilmeyi öğütlemiyor mu?
Tabi ki geçmişimize, büyüklerimize, kültürümüze ve kitaplara inancımız varsa.
Ayrıca kendimiz ya da yanımızdaki arkadaşımız, yoldaşımızın yaptığı hataları göz ardı edip başkalarının benzer hatalarına yükleniyorsak bu ne denli ahlakidir?

Neden durdum bu söz üzerinde derseniz?
Geçtiğimiz günlerde CHP Menemen Örgütü AK Partili Menemen Belediyesinin arsa satışlarına karşı geniş katılımlı bir protesto yürüyüşü düzenledi.
Haklıdır; kentimizi emanet ettiğimiz bir başkan attığı her adımda hesap vermelidir. 
Belediye, yaptığı işin ne denli gerekli olduğunu, halkın yararına olup olmadığını anlatmak zorundadır. Bunlar yapılmıyorsa vatandaş kentin varlığını korumak adına her türlü protestoyu yapar.
CHP Menemen ilçe Başkanı Sayın Özbey: “Sattıklarınızla kaç okul, kaç kreş, kaç yol, kaç spor sahası, bakım evi, kaç pazar yeri yapılırdı; hiç hesapladınız mı? “ Diye sormuş.
Haklıdır, sormalı, sorulmalı.
Şimdi ben de soruyorum o yürüyüşe katılan partililere, vekillere, yöneticilere.
Lütfen aynı soruyu Foça Belediye Başkanına yönelterek; Ocak ayında arazi satışının gerekçesi nedir diye sorar mısınız?
Güzelbahçe Belediyesinin Ocak sonunda satışa çıkardığı on adet daireyi sorar mısınız?
Dikili, Seferihisar, Torbalı, Çeşme, Menderes, Selçuk, Buca Belediye başkanlarına satışların amacı nedir diye da sorar mısınız?
Hatta daha ileri gidelim Sayın Tunç Soyer’e belediyeye ait 1021 Gayrı Menkulu neden sattığını, geliriyle ne yaptığını da sorar mısınız?
İnanın adı geçen Belediye başkanlarına aynı soruları sorarsanız elinizi öperim saygıyla.
İyi niyetli olmadığınızı düşünmek istemem.
Sahi güzel bir söz var tam karşılıyor yapılanı onu da söylemeden geçmeyelim.
‘Tencere dibin kara, seninki benden kara’ olmasın…