Seçim takvimi ilan edildi, seçime girecek partiler de belli oldu.
Her ne kadar seçime girme yeterliliğine sahip 36 parti olsa da içlerinde gerçek anlamda bu seçimlere katılabilecek parti sayısı iki elin parmaklarını geçmez.
Diğer partiler hepimizin de bildiği gibi iki büyük ittifakın şemsiyesi altında seçimlere girip kendi güçlerinin çok ötesinde bir güçle donatıldılar.
Aslında bu durum ittifak sisteminin nedenli tartışılması gerektiği gerçeğini bizlere bir daha gösterdi.

İşin garip tarafı, bazı kesimlerin ittifak içerisindeki küçük partilere fazla taviz verildiğini söylerken diğer yandan da ittifaktan bağımsız olarak kendi gücünü göstermek isteyen parti ya da kişilere saldırmaları.
Bunun son örneğini Halk Tv deki bir program da yaşadık.
Halk TV’nin yönü, doğrultusu herkesin malumu.
Programdaki gazeteciler konuk aldıkları TKP Kadıköy adayı (Namı değer Komünist Başkan) Fatih Maçoğlu’na bir partinin sözcüsü gibi adeta saldırıyorlardı. Konuk Maçoğlu’nun söylemek istediği her şey tırpanlandı, konuşturulmadı.
Sunucu, "Ne alakası var. Kadıköy'le Fatih Maçoğlu'nun ne alakası var. İstanbullu değil" derken diğer gazeteci Tunceli’de Maçoğlu’nun projelerine karşı olanların argümanlarını sıralıyordu. Deyim yerindeyse Sayın Maçoğlu Halk TV ye Kadıköy adaylığı nedeniyle dayak atılmak üzere çağırılmış gibiydi.
Sonuç olarak gazeteciler borazancılığını yaptıkları partinin korkusunu dile getiriyorlardı.
“Neden iktidar değil de muhalefeti zorlamaya çalıştığınız konusu sosyal medyada tartışılıyor. Taş yerinde ağırdır niye orada kalmıyorsunuz?"
Üstelik gazeteciler kimin nereden aday olmasına dair de karar sahibi gibiydiler. Hem de sözcülüğünü yaptıkları parti dışındaki partilere de kararlı uyarıları ile.
Geçen yazımda da belirttiğim gibi: Adaylarınız bunca güçlüyse, kazanacaklarından bunca eminseniz neden hala farklı partilerle pazarlıklar peşindesiniz?
Yok, biz tüm partilerin tabanlarına sesleniyoruz adaylarımız liyakatli, yetenekli, saygın isimlerdir diyorsanız, bırakın halkın hakemliğine halk ne yapacağını bilir. Bu iş korku yaymakla, bazı kişilere özel çıkarlar vaat etmekle olmaz.

İYİ Partiye yapılanlar da Maçoğlu’na yapılanlardan farklı değil.
Son günlerde özellikle İstanbul’da İYİ Partiden istifa edip CHP’ye katılan üyeler gazete sayfalarını bol bol süslüyor. Doğrusunu isterseniz Sayın İmamoğlu bu konuda başarılı. Anadolu da bazı kentlerde de durum az da olsa benziyor.
Meral Hanım bu konuda çok güçlü bir çıkış yapmazsa partinin durumu hiçte iyiye gidecek gibi görünmüyor. Aday belirlemekle sorun çözülmüyor.
Özellikle İzmir’de Belediye Başkan Adayı Sayın Özlale ile İl Başkanlığı arasındaki gerilime Meral Hanım bir an önce neşter vurmazsa İzmir’den hiçbir şey beklemesin.
Sayın Özlale’nin yaptığı tek başına geziler de partide heyecan yaratmadığı kesin.

AK Parti İstanbul ve 11 B. Şehir ile 26 kent’te adaylarını açıkladı. Bu hafta sonu tüm Türkiye bitmiş olacak ama CHP cenahında İzmir üzerine spekülasyonlar hala devam ediyor ve görünen o ki İzmir ay sonuna dek bekleyecek.
Umarım İzmir için iki büyük partiden de İzmir’e gerçek anlamda hizmet edecek adaylar çıkar ve halkın terazisine çıkar.
İzmir’in gerçek anlamda belediyeciliğe gereksinimi var.