Kıymetli dostlarım, değerli hemşehrilerim; Herkesin Ramazan Bayramını kutluyorum. Bu müstesna ayın bereketinin, maneviyatının tüm yıl sürmesini gönülden temenni ediyorum.

Bugün siyasetin dışında farklı bir konudan bahsetmek istiyorum. Yazacağım bu konunun bugün milletlerin yaşadığı topraklarda varolmalarının, varlıklarını sürdürmelerinin dayanak noktası olması açısından da çok mühimdir.

İnsanoğlu toplumsal yaşamanın başladığı andan itibaren bir yönetim sistemi belirlemeye çalışmıştır. Bu sistem aslında "kök bilgi" dediğimiz bilginin bilgisinin üzerine edilinilmiş tecrübeler ile oluşmuştur. İnsanoğlu her sistem arızasında bu kadim bilgiye dönmüş ve yeniden varolmanın yollarını bulmayı başarmıştır. Bu sebeple günümüzde bu kök bilgiye ulaşacak bilimsel yollarında canlı tutulması öğretilmesi, öğrenilmesi ve hayatın gelişmelerine uygun geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bilimsel yollar ise tarih, arkeoloji, felsefe ve ilahiyat. Şimdi bu kök bilginin hayata uyarlanmasındaki asıl hazırlığı nasıl inşa ettiğine, bilimsel donelerin işlevselliğe geçmelerinin süreçlerine bakmamız gerekir. Biz herkesin öğrendiği konudan, Anadolu’da kimlerin kökleri var ve bu toprakların kime ait olduğu ile ilgili bilgi den başlayalım. Herkes Roma ve Yunan medeniyetinin izlerinden bahsedecek. Öğretilen bu, biz bu topraklara sonradan gelenleriz. Peki Cumhuriyet döneminden başlayan Türkleştirme projesinin temelinde olan ne? Anadolu topraklarına 1071 yılında girdiğimiz ve vatan edindiğimiz iddiası. Tarih Anadolu da Türkler için 1071 de başladı çünkü öyle öğretmediler mi? Bütün medeniyetlerin beşiğini Yunan medeniyeti diye anlatmadılar mı?

Ancak Anadolu’nun evlatları yeni dönemde ki çalışmalar ve keşiflerle dünya tarihinin yanlışlarını yüzlerine vurmaya, yetişmiş akademisyenler ile de gerçekleri ortaya çıkarmaya başlamıştır. Türklere “kızıl elma” ile Ortadoğu’yu işaret eden, Anadolu'daki doğup,bu topraklarda büyüyen ve gelişen büyük medeniyetlerin oluşumunda bu toprakların insanlarının varlığını yok sayıp kök bilgide kendi aidiyetlerini buralara dayamaya çalışan köksüzlere inat doğrular da ortaya çıkmaya başlamıştır.

Prof. Dr. Fahri Işık hocanın Anadolu’nun bütün Avrupa ve Yunan medeniyetlerinin ana kaynağı olduğunu ortaya koyan “karşılaştırmalı arkeolojik” çalışmaları göstermiştir, Yunan medeniyeti bu teze dayanarak medeniyet köklerini onun üzerine koyana da gerçekler çok sarsıcı olmuştur. Açıklanan tezlere ve ortaya koyduğu bilimsel metaryellere ve dahi arkeolojik eserlerin ışığında gerçeklere hiçbir itiraz ve reddiye gelmemiştir.

Kısacası bilinen güya "medeniyetin beşiği Yunan" değil Anadolu’dur. Gerçeklere ulaşmak için Prof. Dr Fahri Işık hocanın YouTube'de yayınlanan videolarını izleyebilirsiniz.

Farkındalık yaratmak değil farkına varmak için öğrenelim.

Kalın sağlıcakla...